Seçimler ve 825 Hopalı

Hopa’daki yerel seçimlerde, CHP’de olan başkanlığın AKP’ye geçmiş olması sol, sosyalist çevrelerin ötesinde bir etki ve tartışma yarattı.  Oysa Hopa’da kaybedilen şey seçim değil, moral bir değerdir. Ancak bu değer seçimde kaybedilmemiştir. Devrimciler her dönem seçime girmelidir diyen anlayıştan uzak durmak gerekir. Bir öz yönetim olanağımız varsa bunu değerlendiririz. Bu olanaktan söz edebilmek için ise onun öncesinde yerel, toplumsal, siyasal boyutta, değişik gündem ve sorunlar etrafında bir araya gelmiş ve bir devinim içinde olan küçük de olsa birikimlerin söz konusu olması gerekir.

Halkın doğrudan katılımı ve yönetimi altında genişleyen, yerel-genel iktidarı zorlayan toplumsal pratiklerin yokluğunda her şeyi oy hesabının o soğuk mantığına gömeriz. Devrimci siyasetten bildik manada siyasete doğru geçince ve bunun kurallarını benimseyince bocalarız. Bocalarız çünkü devrimcilerin fıtratına uygun değildir böylesi düzlemler.

Oysa daha bir süre önce Hopa halkı devrimcilere bu imkânı verdi. Ve gerekçeleri ne olursa olsun devrimciler sahiden başarısız oldular ve samimiyetle bir özeleştiri sürecine bile girmediler. Özeleştiri derken, halka söz verdikleri iddiaların pratik karşılıklarını o ya da bu düzeyde yaratma çabasında olmamış olmalarının özeleştirisini kast ediyoruz.

31 Mayıs süreci ve Metin Hocamızı kaybetmemiz bile, halkın içine doğru yönelen bir seferberlik duygusundan ziyade, dışarıdaki kamuoyuna seslenen bir pratikçiliği öne çıkardı. Zira Hopa güzellemeleri kamuoyuna iyi geliyordu. Orada yaşayana da işler yolunda duygusu veriyordu. Bir önceki yerel seçimde önceki dönemin açık başarısızlığına karşı somut bir siyasi tutum geliştirme çabası bir nebze başarılı olmuş, dağınıklık bir parça aşılmış, fakat aynı hattan ileriye doğru bir adım atılamamıştı

CHP’nin yenilgisinin normal şartlarda CHP’in yenilgisi olarak okunması gerekirken, bugün bu durumdan devrimcilere de pay çıkartılmaya çalışılıyorsa, bu noktada bize dair de bazı eksikliklerin olduğunu görmek gerekir. Kendimizi kırbaçlamaktan söz etmiyoruz: Bağımsız bir siyasal hattan mahrum oldukça ve bu hattı pratik olarak görünür kılmadıkça bu tarz eleştirilerin muhatabı olmaya devam edeceğiz.

Hopa’yı dışarıdan takip edenlerin bilmesi gereken, devrimcilerin Hopa’yı ANAP’ı yıkarak aldıklarıdır. 1987′lerden itibaren sokaktaki iktidar her zaman devrimcilerdi. Bu bugün de böyledir. AKP dönemi bunu değiştiremez. O zamanlar ANAP Belediye Başkanı Mahir Dudak devrimcileri tanımak durumunda kalmış, kendini dar bir temsille sınırlamıştı. Bugün de benzer bir toplumsal sınırlama pratiği devrimcilerce pekâlâ hayata geçirilebilir. Sol bir geçmişten gelip AKP rezilliğinin temsilciliğine, bir dizi yerel milliyetçiliği de okşayarak ulaşan Nedim Cihan ve ortaklarının tek korkusu devrimcilerdir. Halka sormadan atacakları her adımda karşılarında devrimcileri bulacaklar ve karşılarında örgütlü bir halk tepkisi göreceklerdir. Arka arkaya gelen üç belediye başkanının –yani Yılmaz Topaloğlu, Turan Kasımoğlu, Nedim Cihan’ın- ortak noktaları Hopa halklarının kardeşliğini zehirleyerek, kendilerine kişisel ikbal aramalarıdır. Farklı siyasal temsiliyetlerine rağmen üçü de, Laz ve Hemşin kimlikleri üzerinden şovenist bir zehri Hopa’ya ekme suçunu işlemekte ortaklaşmışlardır. Er ya da geç bunun hesabını halka vereceklerdir. Davanın divana, hesabın mahşere kalmaması ilk devrimci şiardır.

Çay fabrikaları işçileri, liman işçileri, otel ve turizm işçileri, oto sanayi işçileri, gündelikçi işçiler, çay emekçileri, şoförler, köy ve küçük esnaf başlayarak tüm Hopa halkını kucaklamaya yönelecek bir mücadele ve örgütlenme sürecine girmeye ihtiyaç var. Üniversite, lise ve ortaokul gençliğinin örgütlenmesine dönük çabaların taraftar kazanma etkinliğinden çıkartılarak deneyim yaratma hedefiyle gerçekleştirilmesine ihtiyaç var.

Doğanın ve emeğin sömürüsü, işsizlik, güvencesizlik, kent talanı, fuhuş ve uyuşturucu trafiği etrafındaki çeteleşme gibi sorunlar tüm yakıcılığıyla Hopa halkının gündemini belirlemeye devam ediyor. Bu gündemlerin her biri etrafında bütünlüklü bir muhalefet zemini geliştirebilmenin zengin olanakları var ve Hopa’daki her örgütlü çevre bu durumun farkında.

Hopa’nın devrimci demokrat insanlarının metin olması gerekir. Şimdiye kadarki olumlulukları da, olumsuzlukları da halkla birlikte onlar yarattılar. Bir seçim alternatifi derdine düşmeden, Hopa halkının somut talep ve ihtiyaçlarının üzerinde yükselecek örgütlenme ve mücadele süreçleri içerisinde yenilenmek mümkündür. Devrimciler bunun iradesini mutlaka göstereceklerdir.

Bu yazının sahipleri olarak bu yerel seçimlerde ÖDP-Halkevleri ve Hopalı devrimci demokrat bireylerin katılımı ile oluşan meclise siyaseten dâhil olmadık. Karşı bir tutum içinde de yer almadık. Karşı bir tutum örgütlemedik, hatta kimi arkadaşlarımızın kampanyada yer alıp çalışmasına da bir itiraz getirmedik. Bunun nedeni siyasetten kaçış değil, Hopa’ya dair yukarıda paylaştığımız bizce ilkesel nitelikteki değerlendirmelerdi.

AKP, CHP, HDP hatta MHP’ye oy veren insanlar tanıdığımız insanlardır, devrimcileri bilirler. İşimiz, ülkenin başka yerleriyle karşılaştırılınca hiç de zor değil. Bir önceki yerel seçim sonucunun gerisine düşülmüş olsa da, 825 HOPALI başlangıç için yeterlidir.

Kaybettiğimiz Hopalı devrimcilere – İhsan Hacımuratoğlu’na, Mahir Çakır’a, Alaaddin Demirci’ye ve Metin Hoca’ya- borcumuz, en zorlu süreçlerde, sayımızın az düşmanın çok olduğu zamanlarda bile, yüzümüzden gülümsemeyi, kalbimizde halka olan o tarifsiz sevgiyi eksiltmeden, aklımızdakini halkın aklına düşürme iddiasından bir an bile geri düşmemektir.