“Köle Değiliz” diyenlerle dayanışmayı büyütelim

Yapımına 2014 yılında başlanan, yüzde doksanı orman ve göletlerden oluşan yedi bin altı yüz elli hektarlık alana yayılan İstanbul 3. havalimanı inşaatının çalışmaları doğa katliamı ve işçi ölümleriyle sürüyor. Havalimanı; Cengiz, Limak, Kolin, Kalyon ve Mapa inşaat firmalarının oluşturduğu İstanbul Grand Airport (İGA) adıyla kurulan konsorsiyum tarafından 25 yıl süreyle işletilecek olup yedi yüze yakın taşeron firmanın bulunduğu şantiyede otuz altı bine yakın işçi çalışıyor. Çalışmaların başlangıcından bugüne inşaat işçileri, şantiyedeki olumsuz koşulların düzeltilmesi için birçok eylem yaptı. Ancak inşaatın büyüklüğü ve dışarıdan yalıtılmışlığı, buradaki olumsuzlukların görünür olmasının ve bunlara karşı bir kamuoyu oluşmasının önüne geçti. Dört aşamada tamamlanması planlanan projenin ilk bölümü 29 Ekim 2018’e yetiştirilmeye çalışılıyor. Bu nedenle son zamanlarda şantiyede, üretimin hızlandırılması baskıyı ve kuralsızlıkları da artırdı. Son yaşanan servis kazasında 17 işçinin yaralanmasıyla 14 Eylül sabahı işçiler; iş cinayetleri, ödenmeyen ücretler, ağır çalışma koşulları, servis, yatakhane ve yemekhanedeki kötü koşullara karşı eyleme geçti. Akpınar Yerleşkesinde başlayan direniş, 3. havalimanı işçileri arasında yaygınlaşarak kitlesel bir eyleme dönüştü.

Eylemin giderek büyümesi sonucunda şirket yetkililerinin çağrısıyla kolluk güçleri şantiyeye girerek işçilere biber gazı ve TOMA’larla saldırdı. İşçilerin 15 madde ile listeledikleri talepleri, işverenin İş Kanunu’na göre yapmakla yükümlü olması rağmen kabul edilmek yerine işçilere gece baskınları yapıldı. Altı yüze yakın sayıda işçi gözaltına alındı, işçi ve sendikacı olmak üzere toplam otuz altı kişi tutuklandı.

Havalimanı işçilerinin eylemleri sırasında işçiler, yandaş medyanın saldırılarından da payını aldı. “İşçiler sudan sebeplerle ayaklandı”, “Biber gazı sıkıp içlerindeki şeytanı çıkartacaksın”, “Hiç kimse işçi hakları diye cak cuk etmesin, tahtakurusu bizim okulda da vardı” gibi karalamalarla işçilerin haklı talepleriyle kalkıştıkları direniş boğulmaya çalışıldı. Buna rağmen alternatif medya araçlarıyla, işçilerin sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla emek yanlısı bir kamuoyunun oluşması sağlandı ve yandaş medyanın karalamaları boşa düşürülmüş oldu. Nitekim havalimanı işçilerinin haklılığı ve çalışma koşullarının insanlık dışılığı İGA’nın yazılı itirafında da yer buldu.

Derinleşen ekonomik krizin emekçiler açısından giderek daha da hissedilir olmaya başladığı, ücretsiz izinler ve işten çıkarmaların arttığı bu dönemde “aşağıdan” gelen homurdanmaların büyük bir kasırgaya dönüşebileceğini görüyoruz. Açıklanan Yeni Ekonomik Program (YEP) ile de Saray rejiminin krizin faturasını emeğiyle geçinenlere çıkarmak istediği açık, bu nedenle emek-sermaye çatışmasının daha da sertleşeceği bir döneme girdiğimizi söylemek mümkün. İşçilerin kendiliğinden veya kısmen örgütlü eylemleri ve direnişleri giderek yayılıyor. Kapı önü direnişleri, yürüyüşler, nöbetler, vinç işgalleriyle işçiler; birbirine bakan ve birbirinden öğrenen pratiklerle yol bulmaya çalışıyor. Öte yandan Saray rejiminin devlet şiddetini işçi eylemlerine karşı sonuna kadar kullanmaktan kaçınmayacağı da 3. havalimanı eylemlerinde bir kez daha görülmüş oldu. Her türlü hak arama mücadelesini şiddetle bastıran Saray; işçilerin eylemlerle, direnişlerle kazanım elde etmesini, bu eylemlerden öğrenmesini engellemeye, diğerlerine gözdağı vermeye çalışıyor. Bu, önümüzdeki dönemde devletin rıza üretmede zor gücüne daha çok başvurmak zorunda kalacağını gösteriyor.

[irp posts=”945″ name=”Mücadele için bir yol var: Reddet, Diren, Örgütlen!”]

Diğer taraftan ise 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu’nda olduğu gibi emekçilerin direnme eğilimlerinin güçlenmesini, taleplerinin kabul edilmesini, mücadelelerinin toplumsal olarak sahiplenilmesini hedefleyen dayanışma pratikleri de önümüzdeki süreçte keskinleşecek olan sınıflar savaşımında emeğin birleşik bir mücadele vermesi açısından önemli bir yer tutacağa benziyor. Platform; İnşaat-İş Sendikası ve İYİ-SEN olmak üzere iki bağımsız sendika ile DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Sendikası’nın çağrısı sonucunda birçok demokratik kitle ve emek örgütü, siyasi parti, aydın ve sanatçının imzacısı olduğu bir deklarasyonla vücut buldu. Oluşum; başta haksız-hukuksuz şekilde tutuklanan işçiler ve sendikacılar ile dayanışmayı, mağdur edilen işçi ailelerinin maddi, manevi ihtiyaçlarının kısmi de olsa giderilmesini ve 3. havalimanı şantiyesinde çalışan işçilerin taleplerinin takipçisi olmayı sorumluluk biliyor. Umut-Sen’in de bileşenlerinden biri olduğu bu yapı, hükümetin patronları kolladığı ve işçilere, onların haklarına saldırdığı günümüz koşullarında “Köle değiliz” diyerek direnenler ve direnme cüretini taşıyanlar için yeni bir olanağı açığa çıkarabilir. Bu tür birlik ve dayanışma cephelerini örgütlemek, içlerinde yer almak ve sorumluluk üstlenmek kaçınılmaz bir vazife olarak önümüzde duruyor.

Bu yazı Komite’nin Ekim 2018 tarihli 8. sayısında yayınlanmıştır.