Sendikal çalışma anlayışımız ve Umut-Sen

Sendikal çalışma anlayışımızı belirleyen somut koşullar:

  • Emekçiler (işçi/işsiz) yaşamlarını sürdürebilmek için her zaman ekonomik mücadele vermek zorundadır. Bunu yapmadıklarında, kendileri ve doğacak nesiller fiziksel ve zihinsel bakımdan sürekli yıkıma uğrayacak; sonuçta da burjuvaziyi ideolojik ve politik mücadele yoluyla sıkıştırmanın maddi koşullarını bulamayacaklardır. Bu yüzden sendikal mücadele ertelenemez. Sendikal mücadele kendi amaçları dışındaki amaçlarla donatılarak politikanın türetileceği bir kaynak, politikacıların güç devşireceği bir alan ya da bir tür reformist politika yapma olanağı gibi tanımlanamaz. Sendikal mücadele sınıf mücadelesinin temel bileşenlerinden biridir. Doğal olarak emekçiler bu mücadeleyi günlük gereksinimleri için ve kısa vadeli amaçları doğrultusunda verirler. İster tekil isterse toplumsal açıdan olsun sendikal mücadele, politik özünü sürekliliği ve yaygınlığı ölçüsünde ortaya koyar. Devrimciler, sendikal mücadeleye uzun vadeli amaçlarla, sürekliliğine ve yaygın hale gelmesine yardım etmek için katılır. Böylece emekçilerin politika yapabilmesinin maddi koşullarının oluşmasına kendi deneyimleri temelinde yardım etmiş olurlar. Devrimcilerin ve işçilerin amaçları; mücadelenin kesintisizliği ve kendi içinde bütünleşmesi süreçlerinde er geç çakışır. Bu süreçlerde devrimcilerin ilkesel olarak, mücadeleye kendi özel amaçlarını dayatmaktan kaçınması gerekir.
  • Emekçilerin çalışma koşulları, 1980’lerden beri sürdürülen neoliberal uygulamalar yoluyla kuralsız ve düzensiz hale getiriliyor. Bu, küresel sermayenin yapısal krizini hafifletmek amacıyla ücretleri aşağı çekip kârını arttırmak için başvurduğu bir yöntemdir. Her zamanki uygulamalardan farkı ise dönemsel ve bölgesel olmaktan çıkarılarak küresel ölçekte ve sürekli kılınmasıdır. Buna karşı duruşun da aynı ölçüler içinde olması gerekir. Dolayısıyla örgütsüz geçen her gün, yalnızca olağan bir sömürüye maruz kalmıyoruz; küresel sermayenin örgütsüz emekçi bölgelerine akmasına, üzerimizde yeni sömürü deneyleri yapabilmesine ve bunun dolaylı etkileriyle başka yerlerdeki örgütlü işçi kardeşlerimizin kazanımlarının da değersizleşmesine neden oluyoruz. Bu da sendikal mücadeleyi her zamankinden daha zor ve zorunlu hale getiriyor.
  • Bilindiği üzere ülkemizde 12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan ve başka bir dizi yerel/küresel etkenin de rol oynadığı bir süreçte sendikal mücadele zayıflayarak işçi hareketi görünmez hale geldi. Bu yüzden toplum; burjuvazinin liberal, muhafazakâr, milliyetçi, reformist, devletçi vb. seçenekleri karşısında tereddütsüz tercih edeceği tek meşru seçenek olan emeğin ve alın terinin taleplerini öğrenmekten mahrum kaldı. Yanı sıra, orada burada elde edilen kazanımlar işçi hareketi gibi istikrarlı bir muhalefet desteğinden yoksun olduğu için korumasız, her an kaybedilebilir ve sonuçta uğruna mücadeleye değmez gibi görülmeye başlandı. Sendikal mücadelenin bu durumu tersine çevirmek için de bir an önce toparlanması gerekiyor.
  • Sendikal mücadeleye ve bunun birleşik/bağımsız ifadesi olan işçi hareketine zarar veren öğeler, sola da zarar veriyor (bunun tersi de geçerli). Sosyal demokrat, devrimci, sosyalist nitelikteki politik örgütler bir an önce bu durumdan kurtulmak ve güç kazanmak için toplumsal muhalefet hareketlerine yönelerek bunun en önemli bileşeni durumundaki sendikal mücadeleye tutunmaya çalışıyorlar. Diğer muhalefet alanlarına göre daha örgütlü sayılabilecek sendikal alanda yer edinmek ve bunu basamak yaparak politik söylem tutturmak nispeten daha kolay oluyor. Ancak teorik gerilikten kaynaklı faydacı, özneci, ekonomist, işçici yaklaşımlar sonucu çeşitli sol gruplar çalıştıkları sendikaları arka bahçeleri gibi görüyor ve sendikal mücadeleyle politik mücadeleyi birbirine karıştırıyorlar. Bu hem sendika ağalığı/sarı sendikacılık gibi geleneksel burjuva anlayışlara karşı mücadeleye zarar veriyor hem de işçilerin kendilerinin öznesi olabileceği birleşik bir mücadele oluşturmalarını engelliyor.

Umut-Sen; çeşitli nedenlerden dolayı sendikaların etkisiz, emekçilerin örgütsüz olduğu günümüz koşullarında sınıfın çıkarları doğrultusunda birleşik, bağımsız bir sendikal hareket yaratmak için gereken çalışmaların toplamının adıdır. Bugün sendikal mücadelede değişik örgütler, alanlar ve mücadelenin farklı aşamaları arasında düzenli ilişkiler yoktur. Ayrıca mücadele, bu durumun beslediği zayıflıklar yüzünden burjuvaziye ya da aydınlara bağımlıdır. Bu içinden geçtiğimiz dönemin bir ifadesi ve er geç aşılacak bir sorundur. Bunun belli başlı nedenleri; burjuvazinin mevzuat ve üretim ilişkilerinde yarattığı değişiklikler yoluyla sınıfın üzerinde baskı kurması, kimi sendika yönetimlerinin uzun yıllardan beri sınıfa ihanet edişi, solun yanlışlarının sendikal alanda yol açtığı bölünmeler ve henüz kendi bağımsız bilincinden yoksun olan çalışanların örgütlenmeye uzak durmasıdır. Bunların bazıları içeriden değiştirilebilecekken bazılarıyla ise ancak dışında kalınarak mücadele edilebilir. Umut-Sen, bu tür bir mücadelenin çok yönlü gereksinimlerini karşılamak için düşünülmüştür.

Bu çerçevede Umut-Sen, geleneksel olarak yapıldığı gibi benzerleriyle rekabet etmek ve sendika yönetimlerini ele geçirmek için güç biriktirmez. Faaliyetleri, belli alan/örgütlenme/eylemler ile sınırlı değildir. Her duruma ve koşula uyum gösteren, benzer kaygıları taşıyanların kolektif çalışabileceği, sendikal mücadeleyi güçlendirmeyi amaç edinen bir ara yapıdır. Yürütücülerinin genellikle aydın kökenli olması, dönemin gereğidir. Amacına yaklaştıkça sendikal mücadele, kendi ayakları üstünde duracak hale geleceği için ya Umut-Sen gibi ara yapılar ortadan kalkacak ya da mücadelenin asıl özneleri olan emekçiler tarafından değişime uğratılacaktır.

Umut-Sen; zayıf sendikaların güçlenmesi, örgütsüzlerin örgütlenmesi, tüm sendikal mücadele süreç ve örgütlerinde taban iradesinin egemen olması için çalışır. Bu çerçevede sendikasız işçileri örgütlemek kadar sendikaların iç işleyişi de Umut-Sen’in ilgi alanındadır. Bu süreçlerde yeni bir sendika kurma, kurulu sendikaya katılma ya da bir sendika yönetimine karşı olma gibi kararları mücadele içindekiler verir. Umut-Sen yalnızca çalışanların örgütlenme sorunlarıyla ilgilenmez; işsizlerin ve tüm emekçi ailelerinin de işçi sınıfının bir parçası olduğu bilinciyle, onlarla dayanışma içinde olmayı ve kültürel gelişimleri için çalışmayı amaçlar. Umut-Sen çok parçalı ve farklı evrelerin iç içe yaşandığı bir mücadeleye taliptir. Bu yüzden hukukçu, iletişimci, propagandacı, eğitimci, sendika ve dayanışma örgütleyicisi gibi değişik uzmanlık bilgilerine sahip gönüllülere gereksinim duymaktadır. Amacına ulaşabilmesi için farklı özelliklerdeki kişileri aynı doğrultuda ve kolektif çalışmaya ikna etmesi gerekir. Bu ancak açık, eşit ve demokratik bir işleyiş içinde mümkündür. Değişik çevrelerin benzer gereksinimleri duyduğu bir dönemde, solun geleneksel özelliği olan rekabetçi tutumlardan uzak durulduğu sürece bu başarılabilir. Bu yüzden Umut-Sen’de çalışacaklarda yukarıda sayılan amaçlar dışında herhangi bir özellik aranmaz. Bir işçinin sendikal mücadeleye katılması için gerekenler, Umut-Sen çalışanları için de geçerlidir. Birlikte mücadeleye gereksinim duymak ve sınıfa ihanet etmemek yeterlidir. Bu, aynı zamanda bizim sendikal mücadelemizin en temel ilkesidir.

Bu yazı Komite’nin Ekim 2018 tarihli 8. sayısında yayınlanmıştır.