Kriz derinleşirken göstergeleri doğru okumak

2018’de büyüme hızı gerilemeye devam ediyor. Üçüncü çeyrekte ekonominin büyüme oranı yüzde 1,6’ya düştü. Böylece 2017’nin ilk üç çeyreğinde yüzde 7,5 olan büyüme oranı 2018’in aynı döneminde yüzde 4,5’e geriledi. Ama bu bile çoğu şeyi açıklamıyor. Ekonomi kısa vadede içinden çıkılamayacak bir durgunluk hatta daralma dönemine girdi bile. Zaten GSYH bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,1 azaldı. Son çeyrekte gerileme daha da belirginleşecek.

Üçüncü çeyrekte büyümeyi dış talep, hizmetler sektörü (hizmetlerde bile büyüme yüzde 11,5’ten yüzde 3,7’ye düştü) ve kamu harcamaları desteklerken, hanehalkı tüketimi, sabit sermaye yatırımları, inşaat ve sanayi büyümeyi aşağıya çekti.

Krizin yumuşak karnı inşaatta daha son çeyreğe gelmeden bile yüzde 5,3 küçülme yaşanırken sanayideki büyüme oranı yüzde 0,3’te kaldı. Sabit sermaye yatırımları ise yüzde 3,8 azaldı. Kamu harcamalarında ise artış sürdürülebildi, bu da GSYH artışının daha da azalmasını engelleyen önemli bir etken oldu (kamu harcamalarındaki artış 2017’nin üçüncü çeyreğinde yüzde 7,6 iken, bu yıl yüzde 7,5 oldu).

Üçüncü çeyrekteki büyümeyi asıl ayakta tutan ise net ihracat oldu. TL’nin değer kaybetmesi sonucunda ithalatın azalması ve ihracatın artması bunun temel nedeniydi. Cari denge de uzunca bir süredir ilk defa Eylül ve Ekim’de fazla verdi. Buradaki hassas durum, dünya ekonomisindeki bir küçülme durumunda (ki yakın bir gelecekte hiç de küçük bir olasılık değil) ihracat olanaklarının da daralması ihtimali. Böyle bir durumda dış talep de düşeceğinden ekonomiyi bu yoldan büyütme şansı da kalmayacak.

Diğer yandan, bölüşüm ilişkileri de sermaye lehine bozulmaya devam ediyor. 2018’in ilk üç çeyreğinde işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı azalmaya devam ederek yüzde 31,7’den yüzde 31,2’ye düştü.

Ekonomide küçülme derinleştikçe, yeni bir sermaye çıkışı dalgası olmadığı müddetçe enflasyon, faiz ve döviz kurlarında yeni yükselişler olmayabilir. Bu göstergelerde son birkaç aydır biraz gerileme de var. Ama bunlar işler iyiye gittiği için değil, aksine kötüye gittiği için yaşanıyor, tıpkı cari fazla konusunda olduğu gibi. Kurları dizginlemek için razı olunan bu faiz oranlarıyla başka türlüsü de pek mümkün değil kısa vadede. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı 2018 başından bu yana istisnasız her ay arttı: Son açıklanan Eylül verisine göre arındırılmış oran yüzde 11,3’e, arındırılmamış oran yüzde 11,4’e yükseldi. İlerleyen aylarda işsizlik daha da artacak. Sermayenin yedek işgücü ordusundaki artışı kendi lehine kullanmaya çalışacağını göz önünde bulundurduğumuzda, işçi sınıfının örgütlülük düzeyini artırması daha da elzem hale geliyor.

Önümüzdeki dönemde kamu maliyesinde dengeyi tutturmak da zorlaşacak; bu önemli kırılma noktalarından biri olabilir. Bir yandan büyümeyi desteklemek için ve seçim nedeniyle kamu harcamalarında yavaşlama olmazken, diğer yandan vergi gelirlerindeki azalma sonucunda kamu gelirleri azalıyor (bu açıdan ithalde alınan KDV’deki azalış önemli bir gelir kaybı). Faiz dışı fazla 2018’in ilk dokuz ayında sıfıra yakın (yüzde 0,1); vergi gelirlerinin faiz dışı harcamalara oranı da yüzde 84,6’ya kadar düşmüş durumda. 2018’de bedelli askerlik ve imar barışından gelen paralarla bütçe açığı 55-60 milyar TL’de tutulabildi ama 2019 bu açıdan daha zorlu geçecek. Şimdiden ÖTV ve KDV indirimlerinin 31 Mart’a kadar uzatılması, affedilen cezalar gibi seçim ekonomisi uygulamaları başlangıca dair fikir veriyor; sonrası tufan. Merkez Bankası’ndan Hazine’ye normalde Nisan sonundan aktarılan kâr payının bu sene Ocak ayında avans olarak aktarılmasının önünün açılması (buradan 20 milyar TL’lik bir kaynak geleceği hesaplanıyor) seçim öncesi durumu idare etmeye dönük bir diğer hamle.

Komite’nin Ocak 2019 tarihli 10. sayısında yayınlanmıştır.