Enflasyon düşüyor mu? 2019’da bizi neler bekliyor?

2019 Ocak ayında enflasyon verilerinde dikkat çekici bazı gelişmeler olduğundan enflasyonun seyrini daha detaylı inceleyebilmek için aşağıda 2018 yılı verileri ile 2019 Ocak ayı verileri gerektikçe karşılaştırılmaya çalışılmıştır.

Her ay açıklanan TÜİK’in enflasyon verilerine göre, 2018’in son iki ayında enflasyonda bir gerileme yaşandı. 2018 Kasım ve Aralık ayı TÜFE sırasıyla %1,44 ve %0,4; ÜFE 2,53 ve 2,22 düşüş yaşadı. Yıllık enflasyon oranlarının çalışanlara yapılacak zam oranının temel belirleyicisi olduğu için düşük gösterildiği hakkındaki iddiaları göz ardı edersek 2018 resmi enflasyon oranları TÜFE %20,30; ÜFE ise %33,64 olarak seneyi kapatmış oldu.Üretici fiyat endeksindeki düşüş temel olarak döviz kurlarındaki azalmaya bağlansa da üretimdeki düşüşün de etkisini taşıyordu. Bununla beraber ÜFE oranlarının yüksek oluşu, gelecek dönemlerde tüketicilere yansıtılacağı için her zaman sevindirici bir haber değildir.

2019 Ocak TÜFE ve ÜFE oranları açıklandığında keza gördük ki enflasyondaki düşüş geçici bir durummuş. Ocak ayı TÜFE aylık olarak %1,06; ÜFE ise %0,45 arttı. Böylece 12 aylık TÜFE ve ÜFE artışı sırasıyla %20,35 ve %32,93 olarak güncellendi. Yani 12 aylık rakamlara göre, tüketici fiyatlarında enflasyon hızı artarak devam ederken üretici fiyatlarında artış hızında bir düşüş var. Bu tablo üretimdeki azalmanın bir göstergesi olarak okunabilir.

Herkesin maruz kaldığı enflasyon oranları kişilerin gelir ve harcama durumuna göre değiştiğinden TÜFE’nin ana harcama gruplarına yakından bakmamız gerekmektedir. Buna göre, 2018 yılı TÜFE’de en yüksek artışın gerçekleştiği ana harcama grupları, çeşitli mal ve hizmetler %28,80; gıda ve alkolsüz içecekler %25,11; konut %23,73 ve eğlence ve kültür %20,86; lokanta ve oteller %19,81’dir. Özellikle düşük gelir grupları için harcamalarında en yüksek kalemi oluşturan gıda ve alkolsüz içeceklerdeki artış dikkat çekicidir. Bu resmi rakamlara göre bile çalışan sınıflar 2018 yılı TÜFE’de açıklanandan daha yüksek enflasyonla (%25,11) karşı karşıyadır.

2019’un ilk ayına baktığımızda ise Ocak TÜFE alt kalemlerinde gıda ve alkolsüz içecek enflasyonunun %30,97 ile rekor bir düzeye fırladığını görüyoruz. Gıda enflasyon hızının bu denli artarak devam etmesi, gelirinin çoğunu gıda harcamalarına ayırmak zorunda olan çalışanlar için 2019’un zor geçeceğinin açık bir göstergesi. Ocak ayı TÜFE verilerinde gıda enflasyonunu izleyen diğer harcama gruplarında da aynı şekilde artışın devam ettiğini görüyoruz. Bunlar: çeşitli mal ve hizmetler %29,63; ev eşyası %29,07; eğlence ve kültür %23,15 ve lokanta ve oteller %19,89.

Özel kapsamlı bir gösterge olan TÜFE-C bize enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE oranını vermektedir. Bu göstergede yüksek dışa bağımlılığa sahip ve yüksek enflasyon artışı olan harcama gruplarını dışarıda bıraktığından enflasyonun gelecek seyrini daha net göstermektedir. Çekirdek enflasyonu ifade eden TÜFE-C, 2018 yılı için %19,53 ile enflasyonun olumlu seyretmediğini ifade etmektedir.

TÜİK’in Ocak 2019 bülteninde ise özel kapsamlı bir gösterge olan TÜFE-B’nin ilginç bir şekilde öne çıkarıldığını görüyoruz. İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç oranları gösteren TÜFE-B’nin TÜFE-C’den farkı işlenmemiş gıda ürünlerini de kapsaması. 2018 yılı gıda enflasyonunun temel kaynağının işlenmemiş gıdalar (%27,09) ile taze meyve ve sebzeler (%30,77) olduğunu düşünürseniz neden TÜFE-B’nin öne çıkarılma sebebini anlayabilirsiniz. Buna rağmen TÜFE-B 2019 yılı Ocak ayı verilerine göre %19,55 ile enflasyonun ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor.

Mal gruplarına göre incelediğimizde ise 2018 yılı gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarındaki yükselişi sağlayan temel bileşenin, işlenmemiş gıdalar (%27,09) ile taze meyve ve sebzelerde (%30,77) olduğunu söylemiştik. Giderek tarımsal özelliğini kaybeden bir ekonomi için bunlar şaşırtıcı oranlar olmamakla beraber, düzgün bir tarım politikası eksikliğini ve aracıların kontrolüne terk edilmiş bir tarım piyasasını göstermektedir.

2019 yılı için enflasyon göstergelerinde yapılan dikkat çekici bir değişiklik, özel kapsamlı TÜFE göstergelerine yenilerinin eklenmesi oldu. Önceki özel kapsamlı TÜFE göstergelerine ek olarak E (Alkollü içecekler ve tütün hariç TÜFE) ve F (Yönetilen- yönlendirilen fiyatlar hariç TÜFE) göstergeleri de yayımlanmaya başlandı. Buna göre, alkollü içecek ve tütün hariç TÜFE-E’ye göre enflasyon yıllık %21,30; yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar hariç TÜFE-F’ye göre enflasyon ise yıllık %22,53 oldu.

2019 Ocak ayı TÜFE kapsamında yapılan diğer bir değişiklik ise fiyat derlenecek iş yerlerinin belirlenmesinde Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan alınan, perakende sektöründe faaliyet gösteren marketler ve giyim mağazalarına ilişkin ciro paylarının dikkate alınması oldu. Böylece en fazla ciroya sahip iş yerlerinden sepette yer alan ürün fiyatları derlenmeye başlandı.

Enflasyon artışlarının tüm Türkiye’yi aynı derecede etkilemediği ise diğer dikkat çekilmesi gereken bir noktadır. Türkiye’yi 26 bölgeye bölen TÜİK’in 2018 yılı oranlarına göre en yüksek artış %23,59 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan), %23,31 ile R63 (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye) ve %23,19 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde yaşanmıştır. En düşük enflasyon yaşayan bölgeler ise, %19,28 ile TR10 (İstanbul) ve %19,04 ile TR51 (Ankara) olmuştur. Açıkça görülmektedir ki Anadolu enflasyonu büyük şehirlerden daha sert yaşamaktadır.

Aşağıda yer alan grafik 2017-2018 TÜFE seyrini göstermektedir. Geçtiğimiz Mayıs ayından itibaren tüketiciler için 2018 enflasyonu 2017 oranlarından ciddi bir biçimde ayrışmıştır. İyi yönetilemeyen para politikası, siyasi ve ekonomik kurumsal işleyişe yönelik itibarın kaybedilişinin ötesinde bu temelde Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığının açık bir sonucudur.

2019 yılı tahminleri ise dünya ekonomisinin daralacağı yönündedir. ABD, AB ve Çin ekonomilerine yönelik kaygılar tüm dünyada kur yükselişlerini beraberinde taşımaktadır. Hatta yeni bir küresel krizin ayak sesleri konusunda uyarılar yükselmeye başlamıştır. Türkiye ekonomisi için dışa bağımlılığın yüksek oluşu başta olmak üzere ekonomi yönetiminin zayıflığı ve politik iklimin istikrarsızlığı kur etkilerini daha da arttıran özelliklerdir. Bu veriler ışığında 2019 yılının 2018’den daha kötü geçeceği konusunda herkesin hazırlıklı olması gerekir.

Kaynak: TÜİK, Tüketici Fiyat Endeksi, Aralık 2018 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=30848