Kamu Bankaları Ekonomiyi Kurtarabilir mi?

Türkiye’de kriz ağırlaşırken devletin doğrudan ve dolaylı müdahaleleri de hız kazanıyor. Bunların bir kısmı seçime yönelik kamu harcamaları veya müdahaleleri niteliği taşırken bir kısmı da batacak şirketleri kurtarmaya ve borcunu ödeyemeyen şirket ve bireylerin borçlarını yeniden yapılandırmaya yönelik. Bu hamlelerde kamu bankaları kilit bir rol oynuyor. Ama işin ucu nihayetinde Hazine’ye ve bütçeye uzanıyor, yani kamu maliyesini zor günler bekliyor. İşin sonunda bırakın kamu bankalarının ekonomiyi kurtarmasını, kamu bankaları kurtarılmaya muhtaç duruma düşecek ve Hazine’nin yükü artacak gibi.

Ekonomi 2018’in üçüncü çeyreğinde yavaşlamıştı, bu yazı yazıldığında son çeyrek rakamları açıklanmamıştı ama yüksek oranlı bir küçülme yaşanacağı kesin; işsizlik de 2018 başından bu yana aralıksız artıyor, en az birkaç ay daha artacak. Bütün bunlar bir yandan vergi gelirlerini azaltıyor (yapılan vergi indirimleri de bunu pekiştiriyor), diğer yandan da devletin ekonomiye müdahale ihtiyacını artırıyor. Seçim süreci de bu harcamaları daha da artırıyor.

Bu süreçte kamu bankaları önemli bir rol oynuyor. Ekim 2018’de 3 kamu bankasına (Halkbank, Vakıfbank, Eximbank) İşsizlik Fonu’ndan 11 milyar TL aktarılmıştı. Bütçeden de kamu bankalarına yüklü miktarlar aktarıldı ve bu aktarımlar devam ediyor.

Ziraat Bankası ve Halk Bankası’nın görev zararları (Ziraat Bankası’nın deyimiyle “bütçeden kendilerine verilen görevler dolayısıyla ayrılan ödenek”) 2018’de önceki yıllara göre katlanarak sırasıyla 2,3 milyar TL ve 1,3 milyar TL oldu. Bu bankalar önceki yılların aksine 2018’de Hazine’ye temettü de aktarmadı.

Verilen ucuz krediler (Ziraat Bankası’nın seracılara verdiği iki yıl ödemesiz kredi; Vakıfbank’ın KOBİ’lere, girişimcilere dağıtacağı 1 milyar TL kredi; kamu bankalarını bazı müteahhitlerin projelerinden ev alanlara verdiği düşük faizli konut kredileri gibi) bir yana başta Ziraat Bankası olmak üzere bankalar şirketlerin ve bireylerin borçlarını yapılandırmak için yoğun bir faaliyet içinde.

Bu süreçte çiftçilerin (Haziran sonuna kadar faiz istenmeksizin) 30 milyar lira borcu ertelendi. İhtiyaç kredilerinin 60 aya kadar yeniden vadelendirilmesiyle ilgili düzenleme yapıldı. Ziraat Bankası ödenemeyen kredi kartı borçlarını yapılandırdı. Bankalar finansal yeniden yapılandırma anlaşması çerçevesinde 2018’de yaklaşık 120 milyar TL borcu yeniden yapılandırdı.

Bütçeden bir yandan bu harcamalar yapılırken bir yandan da faiz giderlerinin önümüzdeki dönemde arttığına şahit olacağız. 2018’de 70 milyar TL’lik faiz ödemesi yapılmışken 2019’da 107 milyar TL’lik ödeme yapılacak. Üstelik hem borçların ortalama vadesi düşüyor hem de ortalama faiz oranı artıyor. Merkez Bankası’nın normalde Nisan’da dağıttığı temettü aktarımının Ocak ve Şubat’a çekilmesiyle (temettü ve vergi toplamı 43 milyar TL civarı) Hazine şimdilik biraz nefes aldı ama sonraki aylarda bedelli askerlik, imar affı, TCMB temettüsü gibi gelirler de olmayacak.

Bu süreçte ödenemeyen krediler artıyorken bankacılık sisteminin toplam kredi hacmi nominal olarak bile geriliyor. Ama bir yandan da tıkanan kredi kanallarını yeniden açmak için hamleler yapılıyor. Buna yönelik olarak ihtiyaç ve taşıt kredileri başta olmak üzere bazı tüketici kredilerinin vadeleri uzatıldı, çeşitli ürünlere yapılabilen taksit sayıları artırıldı. TCMB zorunlu karşılık oranlarını indirdi.

Bütün bunlar bir yandan borçlanmayı daha da teşvik ederken diğer yandan Hazine’nin altından kalkamayacağı bir bütçe açığına yol açacak gibi. Ekonomik krizin daha da derinleşmesiyle yapılandırılan borçların da ödenememesi durumunda bu yük daha da ağırlaşacak. Ve kendilerinden bekleneceği üzere bütçe açığının önemli kısmı sermayeyi kurtarmak için verilecek ama bedeli emekçi halka ödetilmeye çalışılacak. Emekçilere düşense bunu ifşa etmek ve durumu tersine çevirmek.