Yarın Daha Güçlü Adım Atmak İçin Örgütleniyoruz!

Bütün dünya için zor olan ve her kesimden insanın “bitsin artık” dediği 2020 yılını takvimsel olarak geride bıraktık. Pandemi, kısıtlamalar, depremler, gittikçe eriyen koşullar… Bu koşullar içerisinde işçisinden öğrencisine harekete geçen insanlar. Peki 2020 yılı kadınların cephesinden bakıldığında ne ifade ediyordu? Sondan başlayarak bakalım.

Bir süre önce Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyüp Sofuoğlu’nun gençliğe “yargı dağıttığı” konuşması gündemimiz oldu ve hepimizi çok öfkelendirdi. “Kadınların bedenlerine dair aldığı kararları sorgulamak kimsenin haddi değil” dedirtmekle birlikte yıllardır ataerkiyle bezeli olan egemen ahlak normlarıyla mücadelemizin sürekliliğini hatırlattı. 2020 yılı, yüzlerce kadın cinayetinin yaşanması, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, infaz yasası, pandemide kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine dair harekete geçilmemesi, sarsılan ekonomik koşullarda ilk gözden çıkarılan çalışanların kadınlar olması, Kadın Üniversiteleri tartışmasının yeniden açılması, 25 Kasım ve 8 Mart günlerinde kadınlara fiili olarak müdahale edilmesi gibi özellikle iktidarın kadınların yaşamlarını tahakküm altına alma ve mücadelelerini sönümlendirme çabasını somut verilerle gösterdi.

Erkek egemen iktidarlar kendi somut koşullarının başlarına yıkılmasından korktular, korkmakta da çok haklılar. Çünkü biz kadınlar, erkek egemen iktidara rağmen yaşamlarımız içesinde maruz kaldığımız erkekliğe karşı feminist mücadele içerisinde geliştirdiğimiz yöntemlere daha sıkı sarılarak, birbirimize ses olarak mücadeleyi büyüttük. İstanbul Sözleşmesi tartışmalarında kadınlar olarak örgütlü duruşumuzla kazandığımızı, emeklerine sahip çıkarken hep en önde direnen kadınları ve erillikleriyle boy gösteren herkesin “uykusunu kaçırdığımız” gibi özellikle tarihsel mücadele günlerinde iktidarın da uykularını kaçırdığımızı hatırlayalım. “Unutmak yok, affetmek yok” demeye devam edelim. Birbirimizden ve feminist teoriden aldığımız güçle bir sene içerisinde yaptıklarımızı değerlendirelim ve bu gücümüzün üzerine daha çok katmaya çalışalım.

Sosyal medya üzerinden yaptığımız çalışmalar, hele kadınların birbirlerine ses olarak büyüttükleri ifşa selleri, çok güçlüydü ama bir bakıma yanılsamalar içeriyordu. Seslerimiz belirli bir kesimden kadınlarla sınırlı kaldı, sadece bu kesimden kadınları güçlendirerek yarım kaldık. Emekçi kadınları, örneğin Bimeks işçisi Dilek Abla’yı, 25 Kasım günü TOMA’nın önünde dimdik duran Ermenekli kadınları duymadığımız, onların mücadelelerini büyütmediğimiz müddetçe de yarım kalacağız. Pandemi koşullarında kadınların kazanılmış birçok hakkını gasp etmeye çalışan iktidar karşısında İstiklal Caddesi gibi kazanılmış alanlarımızı ıssız bırakmaya devam edersek yarım kalacağız. Her zaman geç kalan yargı karşısında bize ait mekanizmaları güçlendirmedikçe, yargıya ulaşmakta zorlanan kadınların hayatlarında olmadıkça yarım kalacağız. Kadın Üniversiteleri ile bizi belirlemeye çalışan iktidara karşı kendi yöntemlerimizi dayatmadıkça yarım kalacağız.

Feminist hareket bugüne kadar kendini aşarak ve tarihindeki direngen çizgiyi koruyarak yol yürüdü. Bugün de bütün bu saldırılar karşısında dimdik duracağız. Kadın Üniversitelerine karşı kurmaktan imtina ettiğiniz, mücadelemiz sayesinde kurduğunuzda da işletmediğiniz Cinsel Tacizi Önleme Birimleri’ni büyüteceğiz. Sendikalar içerisinde var olan erkek egemen yapıya karşı kadınların seslerine ses olacağız. Örgütlenerek, direnerek haklarımızı alacağız, toplumsal eşitlik için düzen karşısında güç biriktireceğiz. Bir adım geri atmayacağız, her alanda hep en önde direneceğiz!

*Bu yazı Komite Dergisi’nin Ocak 2021 tarihli 23. sayısında yayınlanmıştır.