Müslüman demokratlıktan müslüman muhafazakârlığa

Selami İnce, geçenlerde Birgün’de çok ilginç bir gelişmeyi aktardı. AKP, Avrupa’daki Hıristiyan Demokrat ve muhafazakâr partileri bir araya getiren Avrupa Halk Partisinin kapısında tam üyelik için beklemekten sıkılmış ve Avrupa Muhafazakâr ve Reformcular İttifakına dâhil olmuş. Bu gelişmeyi neden ilginç bulduğumuzu anlatmak için bir iki olguyu hatırlatmak gerekiyor. Her şeyden önce Avrupa çapındaki partiler Strasbourg ve Brüksel’de toplanan AB Parlamentosu’nda (AP) fiilen parti gibi çalışıyorlar, AP için her beş yılda bir yapılan seçimlerde şemsiye örgütler olarak kampanyalar bunların adıyla yapılıyor. 766 Avrupa milletvekilinin sadece otuzu hiçbir gruba üye değil, diğerleri yedi partiden birine üye. Bu partilerin AP meclis gruplarında bu partilere doğrudan üye olmayan kimi müttefik siyasetçiler de olduğu için grupların adları birebir partiyle aynı olmayabiliyor. Bu partiler aynı zamanda AB dışından aday ya da müstakbel aday ülkelerden gözlemci ya da tam üye olarak bazı partileri kabul edebiliyorlar. AKP’nin Avrupa Halk Partisindeki durumu da gözlemci üyeydi ve anlaşıldığı kadarıyla verilen bazı sözlere rağmen AB üyesi olmayan bir ülkeden bir partiye tam üyelik hakkı tanımak istememişler. Bu durumda Avrupa merkez sağının özellikle Alman ve Fransız unsurlarının Türkiye’ye tam üyelik vermek istememesi de herhalde etkili olmuştur.

AB üyeliği bir zamanlar Türkiye’de özellikle solda çok güncel bir tartışmaydı, o zaman da Avrupa’daki yoldaşlarla enternasyonal dayanışmanın yolunun Brüksel karşıtlığından geçtiği kanaatindeydik, dolayısıyla AB müktesebatının Türkiye’de kabulüne karşı mücadele etmekten kaçınmanın anlamsız olduğunu düşünüyorduk. AKP ise AB rüzgârını arkasına almıştı Avrupa Halk Partisi liderlerinden Silvio Berlusconi ile RTE yakın ahbaptı. Diğer önemli Halk Partisi liderleri Merkel ve Sarkozy tam üyelikle ilgili su koyuverdiklerinde buradaki kimi sosyal liberal aklı evveller AKP’nin Avrupa Halk Partisine değil Sosyalist Enternasyonal üyesi Avrupa Sosyalistleri Partisine, CHP yerine, üye olması gerektiğini bile iddia etmişti. Gerçi bu durumda Avrupa Sosyalist Partisinin pek de muteber olmayan yöneticilerinden Hannes Swoboda’nın da etkisi olmuştu.

Nereden nereye demenin tam da yeri zira Selami İnce’nin de işaret ettiği gibi AKP’nin şimdi tam üye olduğu parti AB kuşkuculuğunda en ileri olan Avrupalı siyasi oluşum. AP’de bir de doğrudan doğruya AB karşıtı olan sağcı partilerin bir grubu var ama onlar kuşkucu değil doğrudan karşı. Esasında 2009’da kurulan Avrupa Muhafazakâr ve Reformcular İttifakına üye olan partileri üçe ayırmak mümkün. Bir tarafta ittifakın en büyük ve en güçlü üyesi aynı zamanda kurulması için inisiyatifi de ilk başta geliştiren İngiliz Muhafazakâr Partisi var. Bu ittifakın her anlamda açık ara en büyük partisi onlar, zaten grubun kuruluş öyküsü de Muhafazakâr Partinin Thatcher’dan devraldıkları Atlantik seçeneğini Britanya için hep masada tutmak arzusundan dolayı, sıkı Avrupacı olan Alman ve Fransız ideolojik benzerlerinden kopmak istemelerine dayanıyor. 2009 seçimlerinden sonra Halk Partisinden koptular ve AP regülasyonu gereği parlamentoda bir grup sayılabilmek için üye ülkelerinin en az beşte birini temsil etmek gerektiğinden, Doğu Avrupa’dan Hıristiyan Muhafazakâr, düpedüz dinci ve İslamafobik siyasi hareketlerle ittifak kurmak durumunda kaldılar. Açıkçası Hollandalı, Çek ve İzlandalı ortakları dışındakiler saygın bir İngiliz centilmeninin alışıldık yol arkadaşları değildi ve Polonyalılar dışında ülkesinde belirleyici sayılabilecek bir parti de bunların arasında yoktu.

İttifak Avrupa Hıristiyan Demokrasisinin temel değerleriyle kan uyuşmazlığı olan bağnaz ve tutucu bir siyasi yönelimi temsil ediyor. Büyük Britanya’da muhafazakâr tabanın önemli bir kısmının AP seçimlerinde kendi partilerine değil AB karşıtı UKIP’e oy vermesi Britanya muhafazakârlığının genel AB rahatsızlığını zaten gösteriyordu. En son David Cameron da ülkesinin AB üyeliğini referanduma sunacağını Brüksel’de istediği reformlar gerçekleşmezse bu referandumda partisinin hayır oyu için mücadele edeceğini bir sonraki seçime yönelik bir vaat olarak açıkladı. Büyük ihtimalle AKP’nin İttifaka katılımı Britanyalılar tarafından kurgulandı, serbest piyasa vurguları ve Amerikancılıkları yeterince birbirine benzer. AKP’nin, buradaki bir zamanlar kendilerini destekleyen kimi sosyal liberallerin tersine, etkin bir Brüksel istediğini de sanmıyoruz. Üstelik Muhafazakâr Parti, İttifakın Britanya’nın geniş Müslüman seçmen tabanına çirkin gözüken İslamafobik üyelerini böylece dengelemek de istemiştir.

İkinci grup üyeler, yani Far Oer Halk Partisi ile İzlanda Bağımsızlık Partisi. Bunlar da serbest piyasacı ve Amerikancı, üstelik güçlü Brüksel bürokrasisinden hoşlanmadıkları da biliniyor; dolayısıyla İngiliz Muhafazakârlarından pek bir farkları yok ve unutmamak gerekir ki ülkelerinin özelliklerinden dolayı hiç de kozmopolit sayılmazlar. AKP’nin katılımını özellikle sevinçle karşılamak için bir nedenleri yok. Bu gruba ideolojisi biraz daha farklı olsa da Hollanda’dan Hıristiyan Birliği de ekleyebiliriz zira Hollanda’nın Hıristiyan geleneğine özellikle vurgu yapan bir partinin AKP ile birlikte Avrupa siyaseti yapmaya özellikle hevesli olması biraz abes.

Geri kalan üyelerin neredeyse hepsi eski Doğu Bloku mahreçli dinci muhafazakâr parti ve siyasi hareketler. Yeterince boş zamanı olan birilerinin, bunların mensuplarının Müslümanlara hakaret eden bağnaz ve geri kafalı birçok açıklamalarını bulabileceklerine eminim. Kimi AKP’liler düşünülünce tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş denilebilir. Fakat bu partilerin AKP’nin tam üyeliğine pek sıcak baktıklarını düşünmek için bir neden yok. Büyük ihtimalle esas patronun yani İngiliz Muhafazakârlarının baskısına boyun eğmek zorunda kaldılar. Zaten İttifakın kendi sitesinde AKP’nin katılımı Far Oer Halk Partisi ve Romanya’dan Yeni Cumhuriyet Partisi’nin katılımlarıyla birlikte küçük bir haber olarak duyurulmuş. Aziz Babuşçu liberallerle daha fazla yol arkadaşlığı yapmanın umurlarında olmadığını zaten beyan etmişti. Şimdi Avrupa merkez sağı ile de köprüleri atmış oldular. Bu tercih doğrultusunda artık AKP Müslüman demokrattan ziyade dinsel muhafazakâr, piyasacı ve Atlantik ötesindeki esas ağabeyi birleşik Avrupa fikrine yeğleyen bir çizgiye açıkça oturmuş oldu. Müslüman demokrat lafazanlığının da herhalde artık zemini kalmamıştır, gene de bilinmez çünkü siyasi kestirimlerinizin saçmalığını tarih nasıl açığa çıkarırsa çıkarsın Türkiye’de kimse rezil olmuyor.