6 kasım tartışmalarına dair: gençlik hareketinde ayrı bir çizgiyi örgütleyelim

Bu yazı, İlknur Özcan imzasıyla sendika.org’da yayınlanan yazıyla[i] açılan gençlik hareketinde nasıl bir birlik tartışmasına katkı sunmak için hazırlandı.

Bahsi geçen yazıda Öğrenci Kolektifleri Yürütme Kurulu üyesi, Ankara’da 6 Kasım süreciyle ilgili Gençlik Muhalefeti ile aldıkları toplantıları ve sıkıntıları anlatıyor. ‘Birleşik’ bir eylem düzenlemek üzere alınan toplantılarda Gençlik Muhalefeti’nin 6 Kasım’ı örgütleyecek forum, komite vb. oluşumların  “Öğrenci Meclislerine” evrilmesi gerektiğini söylemesiyle tartışma başlıyor. Yapılan tartışmada özetle “Gençlik Muhalefeti’nin birlikten anladığı yukarıdan aşağı yan yana gelişlerdir” deniyor. Aynı zamanda BHH’nin de (Birleşik Haziran Hareketi) yukarıdan aşağı ve dayatmacı bir biçimde ilerlediği söyleniyor. Yukarıdan sol gençlik örgütlerinin yan yana çeşitli birlikler kurulmasıyla gençlik hareketinde ilerleme olmayacağı iddia ediliyor. Ve Öğrenci Meclisleri önerisinin de tabanda bir gerçekçiliğinin olmadığı vurgulanıyor.

Buna cevaben Gençlik Muhalefeti Türkiye Yürütmesi muhalefet.org’da bir yazı yayınlayarak eleştirilere cevap veriyor. Gençlik hareketinde birleşik mücadelenin, belirli tarihlerde birkaç örgütün yan yana gelip çağrı yaparak olmayacağını söylüyor. Birleşik mücadelenin yaratılması yeni bir kurucu süreçle başarılabilir deniyor ve öğrenci meclisleri bu kurucu zeminin ifadesi olarak gösteriliyor.

Öncelikle her iki tarafında birbirleri hakkında söylediklerine katıldığımızı belirtmek isteriz.

  • Öğrenci Kolektifleri kendisini üniversitenin öz örgütü olarak görmekteyken[ii], gençlik hareketinde birleşik eylem örgütlemek için siyasetler toplantısı yapabiliyor. Yukarıdan yan yana gelişleri ve birlikleri eleştirirken 6 Kasım’ı yukarıdan tartışarak örgütlemeye çalışıyor!
  • Gençlik Muhalefeti ise kendisini gençliğin öz örgütü olmayı hedefleyen bir örgüt olarak tanımlıyor.[iii] Ancak bu iddiası devam ederken -muhtemelen ileride gençliğin öz örgütüdür diye tanımlanacak olan-  öğrenci meclisleri önerisini yapıyor.

Hem kendisini üniversitenin gerçek örgütlülüğü olarak gösterip hem de kısa veya uzun süreli yukarıdan ‘birlikler’ kurmak, politik çizgilerin muğlaklaşması ve ideolojik keşmekeş haliyle açıklanabilir.

***

Sonda söyleyeceğimizi başta söylemek gerekirse mesele şudur:  Gençliğin öz örgütü ya da örgütlenmesi hususunu tartışmaya çalışırken, kendi örgütlenmesini dev aynasında değil de devrimin aynasında görecek bir yaklaşımı benimsemek önemlidir. 6 Kasım “eylemi” üzerine Öğrenci Kolektifleri ile Gençlik Muhalefeti arasındaki tartışma, solda tarihi eski bir hastalık olan, kendini ‘işçi sınıfının öncü partisi’ olarak görme hastalığıyla aynı çizgi içinde değerlendirilmesi gereken yarışmacı, rekabetçi yaklaşımlardır.  Devrimciler için mesele bir eylemin nasıl inşa edileceği ya da ne türden bir ittifak ya da birlik zeminiyle inşa edileceği değil, eylemin muhtevasının ne olduğudur. Muhteva olmadan biçime dair yürütülen her tartışma mutlaka bir yanı boş tartışmadır ve mutlaka “devrimci retorikle” süslenerek hepimize yedirilmeye çalışılır. Bulunduğu coğrafyadaki devrime dair somut bir stratejisi ve ideolojik-politik konumlanışı olmadan ha bire büyük taktik siyasetler, birlikler ya da “Gezi bize örgüt olun emri verdi” gibi cambazlıklarla hesaplaşmadan doğru devrimci bir çizginin inşası gençlik zeminleri açısından da mümkün değildir. Bunlar politik krizlerinin örgütsel idaresini kolaylaştırma aracı olarak görülmesi gereken fırsatçılıklardır.

Gençliğin devrimci örgütlenmesi iddiasının üniversitelerdeki yansıması olan oluşumlar, kırk yıllık politik oluşumların ve aygıt önderliklerinin himayesinde ve yönlendiriciliğindeki var oluşlardır. (Bu anlamıyla hepsinde “abiler” bakidir.)  Gençlik, bu zeminlerde -komsomol ya da değil- son tahlilde politikanın üreticisi, yaratıcısı değil, onun basit bir uzantısı olarak ele alınmaktadır. 71 devrimci çizgisi (Mahir, İbo, Deniz) dışında, gençliğin devrimci varoluşunun bu statükoyu dağıtma ya da aşma girişimleri başarılı olamamıştır. Bu durumun sadece belli bir politik birikim yetersizliği ve politik cesaretsizlikten kaynaklandığını söylemek sorunu tam olarak kavramamış olmak anlamına gelir. Gezi isyanı ve sonrasındaki süreçlerle biriken gençlik eleştirisi ve enerjisinin bu politik aygıtlar için dağıtma, aşma, gereksizleştirme ihtimali barındırdığı için korkutucu bulunduğunu söyleyebiliriz. Solun 12 Eylül 1980’den bu yana sürdürdüğü, solun kendi kendini hapsettiği tarihsel, toplumsal sınırlar içinde iktidar olma, büyük olma savaşının üniversite mücadelesine ve tartışmalarına yansımasını, ortaokul piyesi tadı veren metinlerde görmek hiç de zor değil.

Bugün Türkiye’de devrimci bir hareket yoktur.  Devrimci hareketi yaratmanın bileşke kuvveti olarak gençliğin de önündeki temel görev, kendisini ideoloji, siyaset ve eylem üretiminin merkezinde konumlandırarak eşitlikçi, özgürlükçü, devrimci bir sol çizgiyi yaratmak için ileri adımlar atmaktır. Böyle bir atılım öncelikle, egemen politik mimarinin hem emperyalist ilişkiler içindeki yeni konumlanma arayışının doğru tespitini hem de bugünün kapitalizminin ve devletinin açığa çıkardığı çelişki ve çatışma zeminlerinin devrimci bir stratejisini oluşturma amacıyla analizini gerektirir. Kuşkusuz bu analiz emekçi sınıflar, gençlik, kadın, lgbti, ezilen halk ve kültürlerin kendi gelecekleri ile ilgili somut mücadeleleri, hayalleri, arayış ve istemlerinden süzülen taleplerin devrimci bir politik programda sadeleştirilebilmesini amaçlamalıdır. Ancak böyle bir yol gerçek bir kavganın düzlemini hepimize sunabilecektir.  Yine biliyoruz ki politik programlar ve devrimci teori kalemşörlükle ya da sofist yoğunlaşmalar ile değil, devrimci pratiğin bizzat kendine yoğunlaşan kadroların yarattıkları mücadeleler, biriktirdikleri deneyimlerin üzerine yükselen tarihsel eylemin yaratılması sürecinden süzülür.

***

Buradan her iki yazıdan süzülen fikirlere dönecek olursak: Aslında her iki tarafın da birbirine getirdiği eleştiri bugün gençlik hareketi içerisindeki tek bir çizgiyi temsil ediyor. Bu çizgi, içerisinde farklı eğilimler taşısa da -temelde- çeşitli teşkilatların gençlik yapılanmalarının örgütlenmesini, üniversitelerde kitle hareketinin örgütlenmesi yerine koyan bir anlayışı temsil ediyor. Bu çizgi birlik meselesini ya sol gençlik örgütlerinin belirli tarihlerde eylemde birleşmesi olarak görüyor ya da sol gençlik örgütlerinin uzun süreli belirli ilkeler etrafında hareket etmesi olarak görüyor.

Oysa esas mesele salt bir arada mücadele değil, gerçek bir yeniden harmanlanmadır. Kendi işini manalı tek iş gibi göstermeyip, aşağıdan, açık ve katılımcı işler örgütlemek, bu alan çalışmalarının büyümesi için uğraşmaktır. Rutincilik ve korumacılık kendi öz gücüne güvenmeyenlerde olan bir yenilginin semptomlarıdır.

Bu nedenlerden ötürü Öğrenci Kolektifleri ve Gençlik Muhalefeti bizim için aynı çizgi içerisinde yer almaktadırlar. Bu bahsettiğimiz çizginin haricinde, üniversiteden örgütlenmek yerine üniversiteyi örgütlemek ve üniversitelerin öz örgütlülüğünü oluşturmak için fikri, pratik çaba harcayan topluluk, birey ve örgütler de vardır. Fakat bu eğilim bu zamana kadar kendini bir çizgi olarak inşa edememiştir. Bugün için gerekli olan, bu eğilimin gençlik hareketi içerisinde fikri-politik bir merkez olarak kendini inşa etmesidir. Çünkü bu anlayış gençlik hareketinde örgütlülüğü olmadığı sürece, üniversite alanını örgütlemeye yönelik her iş ileride anlatılacak birer maziye dönüşecektir. Üniversitelerde bireysel veya arkadaş topluluğu inisiyatifleriyle oluşturulan alan çalışmaları ya giderek kendini sekt haline getirecek ya da mazi olacaktır.

Bu sebeplerden dolayı, üniversite alanını örgütlemeyi önüne koyan ve gençlik hareketi içerisinde fikri bir merkez inşa edecek devrimci öğrencilerin politik örgütlülüğü bugün için gerekliliktir.  Bu, üniversitesinde, fakültesinde, bölümünde açık ve katılımcı örgütlenmeler oluşturan, bunu kendine dert edinen, bu yerel örgütlenmelerin birbiriyle koordinesini sağlamayı amaçlayan devrimci öğrencilerin politik örgütlülüğü olacaktır.

Bu inşa süreci, gençlik hareketi üzerine geniş bir fikri tartışmanın yapılması süreciyle bağlantılıdır. Biz bu eğilimi güçlendirmez ve inşa etmezsek hâkim olan çizgiyi kabul etmeye devam edeceğiz. Gençlik mücadelesi de sol örgütlerin birerli ikişerli büyümesiyle paralel olarak büyüyüp paralel olarak küçülecektir.

6 Kasım’ın örgütlenmesi meselesini de grup ittifakları üzerinden yan yana gelerek günü kurtarmak kaygısından ziyade, gençlik mücadelesinin nasıl yükseltilebileceği üzerinden tasarlamak gerekir. Yerellerde oluşan dayanışma ağlarını, vakıf üniversitelerinde hala etkili bir şekilde devam eden forumları, aşağıdan gelişen mücadeleleri yükseltmek yan yana getirebilmek gerekir. Ancak bu tür deneyimler ve çabalar sonucunda üniversitenin öz örgütü yaratılabilir. Yeter ki aygıt ihtiyaçlarına değil hakikate odaklanan bir devrimcilik cüretinde ve özgüveninde olalım. Bu 6 Kasım’da bunun için geç kalındıysa, 7 Kasım’dan itibaren bu işe soyunmak artık kaçınılmaması gereken bir görevdir.



[i] http://www.sendika.org/2014/10/6-kasima-giderken-nasil-bir-muhalefet-nasil-bir-birlesme-ilknur-ozcan/

[ii] http://www.kolektifler.net/kolektif-nedir

[iii] http://www.genclikmuhalefeti.org/genclik-muhalefeti-nedir/3194