Sosyalistler arasında, “birlik” kavramı bu aralar sıkça gündeme geliyor. Bunun bir nedeni; AKP’nin gücü karşısında çaresizlik ise, bir diğer nedeni de CHP’nin çekim gücüne karşı koyabilecek kütleye sahip bir gücün olmayışıdır. Siyasal bir boşluğun varlığı bir olgu zira, etrafta pek çok politik özne var. Ama genel emekçiler kitlesine hitap edebilecek sıklette bir yapı yok. Bu noktada unutmamak gereken şudur: Sorun sadece ulusal değildir. Bugün dünyada da kuvvetli sosyalist hareketler olmadığı gibi, köklü reformist sol siyasal odaklar da Anglo Amerikan dünyasındaki yeni gelişmeler dışında çökmektedir. Sorunun evrenselliğine olan bu noktayı, ortada kolay bir çözüm olmadığını vurgulamak için yaptık.
Oysa, etrafta gördüğümüz birlikçi öneriler ziyadesiyle kolaycılık içermektedir. Köklü olan soruna, pansuman olacak bir çözüm kısa vadede yanıltıcı bir iyileşme sağlasa da, orta ve uzun vadede sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirir. Bugün ihtiyaç olan; ciddi, iyi yapılandırılmış, başlıkları belli bir siyasal yönelim ve strateji tartışmasıdır. Bu tartışmanın hedefi, becerilebilirse, mutlaka ortak bir siyasal zemin oluşturmak olmalıdır. Fakat bu yetmez. Bu kadar hareketli bir siyasal gelişmeler zemininde, bu tartışma odağı aynı zamanda bir mücadele birliği için de siyasal akıl oluşturmalıdır. Kısacası; kapalı odalarda tartışmak yetmez, bu tartışmayı geniş kesimlere açacak araçlarımız olmalıdır ve birlikte tartışanlar, bugünün yakıcı siyasal sorunları karşısında birlikte durmayı ve birlikte vurmayı becerecek siyasal bir birliktelik de oluşturabilmelidir. Bunların hepsi beraber yapılabildiğinde anlamlı bir inşa faaliyetinden bahsedebiliriz.
Ortada gördüğümüz öneriler ise alışıldık tren sallama taktiklerinin ötesine geçmiyor. Bir yandan sosyalist ideolojinin evrensel olarak karşılaştığı sorunları görmezden gelerek seçimlerde ortak aday çıkarmak için ya da soyut bir OHAL heyulasına karşı ortak mücadele öneriliyor. Üstelik bunu yaparken sade suya tirit bir sosyalist program bile öne sürülmüyor, herhangi bir orta ya da üst orta gelir grubundan kentlinin ezberden sayabileceği ilkeleri sıralamakla yetiniliyor. Diğer yandan ise eskiden beri bildiğimiz şekilde; kimi sekter siyasetlerin dünyanın farklı ülkelerinde ve burada hep yaptığı eskimiş kendi kendiyle ittifak taktikleri, göz boyamak için aşağıdan birliktelik ambalajıyla kamuoyuna açıklanıyor. Bugün Türkiye’de irili ufaklı pek çok toplumsal direniş çabası var. Bunların içinden çağırıcı olma ayrıcalığına, kimin neye göre sahip olduğunu anlayamıyoruz.
Bizler, Gezi’nin hemen öncesinden başlayarak artık yeni bir siyasi konjonktüre girdiğimizi her tür toplumsal mücadelenin daha doğrudan bir siyasallaşma eğilimine sahip olması gerektiğini aksi halde, tarihsel anlamda dönüştürücü olamayacaklarını vurguladık. Mümkünse ortak bir siyasal zeminin, öncelikle inşa edilmesi gerektiğine işaret ettik. Bu zemin, bir yeniden harmanlanmaya yol açabilir ve içi boş gelenekçilikten Türkiye solunu kurtarabilirdi. Bu yönde ne yazık ki, başarıyla sonuçlandırmayı beceremediğimiz epey girişimimiz oldu. Açıkçası, bugün de tren sallayan önermeler geliştiren ve çoğunluğu kendi halinden memnun siyasal özneler toplamını aşmak pek mümkün gözükmüyor. Bununla birlikte öneri getiren kimseyi dinlemekten erinmiyoruz.
Birlik meselesi hakikaten ciddiye alınıyorsa ve başarısız olduğu tescillenmiş siyasal liderliklerin kendi insanlarını bu çalkantılı politik dönemi atlatırken meşgul etmenin ötesinde, bir anlamla bu öneriler dile getiriliyorsa birkaç farklı veçhesi olan ve Türkiye’ye özgü olmayan bir sorunla uğraşıldığının, öncelikle farkında olunmalıdır. Sosyalist toplulukların bir araya gelmesi, ama bir yandan da sosyalizm diyen politik bir programın geniş kesimlerce tartışılabilmesini sağlayacak araçların oluşturulması ve en önemlisi; geniş kesimlerin Saray karşıtı mücadelenin güncel başlıklarında özne olabildiği politik zemin ya da zeminlerin inşa edilmesinin de bu bir araya gelen sosyalistlerce kolaylaştırılması… Bu görevler manzumesi bizce, sadece ilk adımı oluşturur. Böyle bir zeminin üzerinde gerçek bir birlik tartışması; her yönüyle ideolojik, örgütsel ve kuramsal ve tabii ki bir inşa perspektifiyle gerçekleştirilebilir. Bunun dışında, bu zor dönemi aşarken dönüp takipçilerine “biz elimizden geleni yaptık ama bu kadar oldu” diyerek tren sallamak da mümkündür ve gördüğümüz kadarıyla olan da budur.