Novamed Grevinden Avon Direnişine: Emek Mücadelesinde Kadın Dayanışması

Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası(DGD-SEN)’na üye oldukları için işten atılan Avon işçilerinin 64 gün süren direnişinin üzerinden 2 yıl geçti. Bu 2 yıl içerisinde, Avon deposunun örgütlenme sürecinde yer alan bizler, gerek yazılarımızda gerekse sohbetlerimizde, örgütlenme sürecinden ve direniş deneyiminden süzdüklerimizi tekrar gözden geçiriyor, tartışmalarımızı derinleştiriyoruz. Direniş sürecinde dayanışma talep ettiğimiz kadınlar tarafından en çok Avon direnişinin Novamed grevine benzer bir “kadın” direnişi olup olmadığı sorusu ile karşılaştık. Novamed grevi, birbirine paralel seferberliklerle (uluslararası sendikalarla bağlantı kuran KESK’li kadınlar, Avrupa Kadın Lobisine ulaşan feminist kadınlar vs.) TİS imzalanması sonucuyla dar anlamda amaca ulaştı. Ancak feminist seferberliğin geliştiği bağlamda, özgürlük hareketinin hedefleri daha geniştir dolayısıyla uzun ve süregiden mücadeleler gerektirir. Novamed Grevi’nin en önemli kazanımı sendikalar tarafında, sendika içi eril yapılanmaların dönüştürülmesi ve kadın işçilerin sendikal mücadelede daha etkin rol oynaması; feminist hareket tarafında ise çalışma yaşamında kadının ezilmesi yönündeki mücadelelere hız verilmesi olmalıdır. Bu bağlamda Avon direnişinin yapısı ve söylemini kimi zaman Novamed grevi ile kıyaslayarak incelemek hem sendikal hareket hem de kadın hareketi için faydalı olacaktır.

Novamed greviyle dayanışma gösteren kadınların büyük çoğunluğu iki temel noktayı referans almıştı: Grevcilerin kadın olmaları ve işçilerin kadın olmalarından kaynaklı olarak yaşadıkları ayrımcılık (hamilelik sırası gibi uygulamalar). Karşılaştığımız “kadın direnişi” sorusu da böyle bir içeriğe tekabül ediyordu. İlk olarak, Avon direnişçi işçilerinden biri kadın diğeri erkek idi. Fakat direnişle birlikte çalışma koşulları iyiye giden ve sendikal örgütlenmeyi içeride sürdüren işçilerin ezici çoğunluğu kadındı. Elbette kadınların bir direnişe başlaması, çoğu zaman hayatındaki tüm baskı mekanizmalarına karşı bir başkaldırıyı içerir ve erkeklere göre çok daha zor bir tecrübedir. Dolayısıyla direnişçilerin cinsiyeti önem taşır. Fakat işyeri örgütlenmeleri ‘içerisi’ ayrı ‘dışarısı’ ayrı olarak değerlendirilemez. Çünkü direnişin en önemli hedeflerinden biri içerde çalışan işçilerin elini güçlendirmek, içerdeki örgütlenmeyi desteklemektir. Aynı şekilde işyerinde çalışanlar da dışardaki direnişçilerle dayanışma göstererek örgütlülüğü yükseltir. Dolayısıyla Avon örneğinde, dışarda bir kadın işçi olmasına rağmen içerdeki 100’e yakın kadın da sendikal hakları için mücadeleyi büyüttü. Bu bağlamda kadın direnişi perspektifinin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

İkinci olarak, örgütlendiğimiz hemen her işyerinde kadınların kadın olmalarından kaynaklı ayrımcılığa uğradığına şahit oluyoruz. Kadınlar çalıştıkları yerlerde tüm yetkinliklerine rağmen yükselemiyor. Erkek patronlar, şefler vs. tarafından tacize, mobbinge maruz kalıyor. Kadınlara regl izinleri verilmiyor. Dolayısıyla Novamed ile yapılan kıyasta, “Kadınlara özgü ‘daha yakıcı’ uygulamalar var mı?” gibi bir noktaya dikkat çekmek isteniyor diye düşünüyoruz. Bu yakıcılık meselesini anlamlandırmak için kadın hareketinin günümüzdeki politik çizgisine bakmak gerekiyor. Türkiye’de 1980’lerde yeniden canlanan kadın hareketinin gündeminde özel alanın politikleştirilmesi ve her alanda cinsiyetçiliğin görünür kılınması var. 1990’lardan itibaren, dünyada gelişen trendle paralel olarak feministlerin gündeminde özel alana ilişkin konular yer alıyor. Dolayısıyla Novamed grevinde kadın hareketinin refleksi, kadın doğurganlığını kontrol altına alan patronlarla karşılaşınca ortaya çıktı. Elbette bu sınırlı bir perspektifi işaret eder. Hem teorik hem de pratik olarak geliştirilmeye muhtaçtır.

Son olarak Avon direnişinin söylemi, 130 yıllık bir pazar geçmişine sahip olan, temel mottosunu ‘kadınları güçlendirmek’ olarak ortaya koyan Avon’un deposunda kadınlara yaptığı muameleyle çelişkisi üzerine kuruldu. Bu anlamda küresel sermayenin feminist söylemi araçsallaştırması ve vahşet koşullarında çalışan kadınların ezilmişliğini gizlemesi söz konusu. Avon sermaye grubu son dönemde feminizmin politik içeriğini çoraklaştırılıp feminizmi “havalı, erişilebilir, eğlenceli bir kimliğe” indirgeyen piyasa feminizmine uç bir örnek olarak önümüzde duruyor. Sadece sattığı ürünlerle değil, stratejisi ve firma içi yapılanmasına da feminist sos katıyor. Dolayısıyla piyasa feminizmiyle mücadele bağlamında böylesi direnişlerle dayanışmak kadın mücadelesi açısından önemli diye düşünüyoruz.