İşçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs geride kaldı. Biz de Gençlik Komiteleri olarak, devrimciler açısından yılın bir değerlendirmesi anlamına da gelen 1 Mayıs’a ilişkin bir değerlendirme yapma gerekliliği hissettik.
AKP, tüm muhalefet güçlerine ve devrimcilere yönelik saldırılarında mücadele birikimlerimize ilişkin toplumsal hafızamızı yok etmek adına da birçok adım atmaktadır. Bunun en somut örneği Taksim’dir. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında işçi ve emekçilere kendi meydanları açılmış ve coşkulu, kitlesel 1 Mayıs mitingleri gerçekleşmişti. Erdoğan’ın da yakın zamanda bir varisinin nikah şahitliğini yaptığı Kalyoncu Ailesi 23 Ağustos 2012’de Taksim Yayalaştırma Projesi ihalesini kazanmasından sonra 3 yıl arka arkaya Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilen 1 Mayıs, işçi ve emekçilere tekrar kapatıldı. Bunu izleyen süreç güçlü bir direnişi, Gezi Direnişi’ni getirdi. Öznelerinin büyük çoğunluğunun gençlerden oluştuğu Gezi Direnişi, Taksim Yayalaştırma Projesi’yle Gezi Parkı’na yapılan saldırı sonrası ortaya çıkan ancak bir bütün olarak gençliğin kendisine biçilen gömleği yırtmaya dönük öfkeli ve militan eylemliliklerden oluşan bir direnişti. Gelinen noktada gençlik, Gezi Parkı’na dokundurtmadı.
Taksim Meydanı, herhangi bir izne, icazete gerek duymaksızın işçi ve emekçilerin meydanıdır. Bu meydan kanla, canla kazanılmıştır. 1 Mayıs 1977 yılının hemen ertesinde 1978’de de Taksim Meydanı doldurulmuş ve işçi ve emekçiler ısrarını ortaya koymuştur. Taksim Meydanı bu bakımdan bir alandan ötedir, bir direniş mevziisidir. Bizim açımızdan düşürülmesi göze alınamayacak bir kaledir. Bugün bu kaleyi terk edenler, siyasi iktidardan izin, icazet rica edenler; ne gençliğin coşkusuna güvenmektedir ne de işçi ve emekçilerin gücüne. İşçilerin, emekçilerin ve gençliğin coşkulu, yıkıcı ve yaratıcı gerçek bir güç yaratabileceğine güvenilmemektedir.
1 Mayıs’ın İstanbul’da nerede gerçekleştirileceğine ilişkin kararı işçi ve emekçiler vermiştir. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin işçi ve emekçilere başka bir alan göstermeye dönük tarihsel bir yetkisi bulunmamaktadır. Daha da büyütülebilecek bu ekip tertip komitesi olabilir, düzenleyici olabilir ancak Taksim Meydanı dışında yer tayin edemezler. Hele ki 1 Mayıs’a sadece 1 hafta kala acizce bir Bakırköy çağrısı yapılamaz. Bu bir yenilginin dile dökülüşüdür. Ancak, karar verenler bu yenilgiyi sesli bir şekilde dile getirmemekte ve Bakırköy’e gidecek tüm kurumlar afişlerinde dahi Bakırköy çağrısı yapmamıştır. Bir bütün olarak sol, içselleştirdiği mağlubiyet havasını gülümseyerek poz vererek geçiştirmektedir.
Devletin ve sermayenin, işçileri, emekçileri ve gençliği dört koldan sararak örgütsüz kılmaya çalışması ve solun buna dönük bir toplumsal ilişki geliştirmeye dönük pratiğinin olmaması; bunun eksikliğini hissetmemesi bu yenilgiyi kalıcı bir hale getirmektedir. Dolayısıyla sol kendini düzen muhalefetinden çıkacak ataklara bağlamış ve seçim sonrasının yarattığı havayla Ekrem İmamoğlu Bakırköy’de kürsüdeki yerini almıştır. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl da, CHP’den Milletvekili olmak adına istifa eden DİSK başkanının da etkisiyle, CHP’nin Adalet Mitingi’ni gerçekleştirdiği Maltepe’de 1 Mayıs mitingi gerçekleştirilmişti. Örnekler çoğaltılabilir, hafızalar tazelenebilir…
Bu yenilgi havası ve kabullenme durumu solu atalete itmekte ve solun toplumsal bağlarını git gide zayıflatmaktadır. Bu da solu, kendi özgücüne dayanmadan, çeşitli siyasal angajmanlarla “salt bir varoluş mücadelesine” itmektedir. Değerlendirmemizin başında da değindiğimiz üzere, 1 Mayıs, devrimciler açısından yılın bir değerlendirmesidir. Bakırköy’de gördüğümüz de solun varlığını gösterememesidir. Sol, özgücüne güvenerek işçilerin, emekçilerin, gençliğin etrafında bağımsız bir hat örmeye çalışmak yerine düzen muhalefetinden çıkacak ataklara kendini bağlamış ve bu durum da CHP’ye yaramıştır. Devletin saldırılarına ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı açlık grevi direnişleriyle karşılık veren Kürt Siyasal Hareketi ile dayanışmak devrimcilerin görevidir. Fakat HDP içerisinde yer alan solun dayanışmanın ötesinde bağımsızlığını terk ettiği ve dolayısıyla Bakırköy’de de güçsüz bir görüntü verdiği manzarası karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak, Bakırköy’e baktığımızda Ekrem İmamoğlu’nun da etkisiyle gelmiş ciddi bir CHPli kitle ve açlık grevi direnişlerinin motivasyonuyla alana tüm gücünü yığmış güçlü bir HDP korteji görüyoruz. Öyle ki kürsüde ilgiyi toplayan da Ekrem İmamoğlu olmuştur… Tüm bunlarla bağlantılı olarak sol ile bağlarını koparmış bir gençlik de görüyoruz. Gençlik tekil olarak miting alanında bulunmuş, yer almış olabilir ancak coşkulu ve örgütlü bir gençlik görülmemektedir. Gençliğin sol ile bağları kopmuştur. Gençlik sol içerisinde kendisine bir yer görememektedir.
Biz, Gençlik Komiteleri olarak kuruluşumuzu duyurmamızın hemen sonrasında, Kasım 2017’de çıkardığımız “Gençliğin Özgürlük Manifestosu” kitapçığı ile tüm bu nedenler ışığında gençliğin gerçek, yıkıcı ve yaratıcı gücüyle düzen karşısında bir güç yaratabilecek bir potansiyelinin olduğunu detaylandırmış ve dört koldan kuşatılarak iradesi zapt edilmiş gençliğin devrimci bir alternatif yaratabileceği iddiasıyla gençliği mücadeleye çağırmıştık. Gerek düzenden, onun bize sunduğu yaşam biçiminden; gerek de sol içerisindeki örgütlenme alanlarındaki gençliğin iradesine, enerjisine sınır koyan ideolojik, örgütsel abi ve ablalardan, önderlerden kopuş yaratabileceğimizi vurgulamıştık.
Genç işsizlik oranının en az %26.7 oranında olduğu ve gençliğin, uzun eğitim süreçleriyle oyalandırıldığı ve bir geleceksizlik kıskacında sinizme itildiği ortadadır. Sesini çıkaranların, direnişe geçenlerin gözaltılarla, tutuklamalarla kontrol edilmeye çalışıldığı açıktır. Ancak, gençlik gerçek, yıkıcı ve yaratıcı gücüyle dört bir koldan inşa edilen bu korku duvarını aşabilecek güçtedir. Çünkü, “Gençlik tek adamdan güçlüdür!”
“Bu da düzenin gençliğe dayattığı her türden burjuva ideolojisine, geleceksizliğe, yabancılaşmaya, yalnızlaşmaya karşı örgütlü olarak cevaplar üretmesini ve kendi toplumsal değerlerini yaratmasını zorunlu kılar. Bütün kimliksel farklılıklarımızı ortak bir gayede birleştirecek ve düzen karşıtı bir güç haline getirecek bir siyasal merkez gençliğin gerçek kurtuluş yoludur.” Gençliğin Özgürlük Manifestosu’nda yazdığımız gibi gençliğin, AKP’nin ve sermayenin tüm kuşatmalarına karşı kurtuluşunun zorunlu olarak bir siyasi merkez inşa etmeyi görevini önüne koyduğunu vurgulamıştık.
Bugün geldiğimiz noktada, bunu tekrarlıyoruz!
Gençlik bir adım öne çıkmalıdır!
Gençlik Komiteleri, Gençlik Korteji’yle 1 Mayıs’ta DİSK/Nakliyat-İş Sendikası’nın Taksim ısrarına destek vermiş ve direnişçi işçilerle birlikte Taksim’e yürümüş; Saraçhane’de gerçekleştirilen mitingde yanlarında yer almıştır. Gençliğin itici gücünü, Taksim önündeki tüm engellerin aşılabileceğini göstermek adına Gençlik Korteji’yle Beşiktaş’tan Taksim’e yürüyüşe geçmiş ve güçlü görünen kalelerin kumdan olduğunu direnişiyle göstermiştir. İşçilere, emekçilere ve gençliğe bulaştırılmaya çalışılan Taksim korkusunun yersiz olduğunu; gençliğin önünde hiçbir barikatın, bariyerin, kalkanın duramayacağını göstermiştir. Evet, Taksim Meydanı henüz özgürleştirilmemiştir. Ancak bugün kaybedilmiş olan ve bariyerlerle ablukaya alınan Taksim Meydanı bir direniş mevziisi olarak görüldüğü takdirde işçiler, emekçiler ve gençliğin bir bütün olarak hapsedilmeye çalışıldığı sinizmden kurtulabileceğini; özgürleşirken, meydanları da özgürleştireceğini biliyoruz. Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs 2019’da özgürleşemiyor oluşunun sebeplerini sola, devrimcilere doğrultmayı, özeleştiri yapmayı yarın daha güçlü, daha direngen gelmek adına bir birikim olarak görüyoruz. Taksim Meydanı’nı işçilere, emekçilere yasaklayanlara; İstiklal Caddesi’ni kadınlara kapatanlara ve Taksim’deki her türlü eyleme, yürüyüşe saldıranlara karşı Taksim Meydanı’nı savunmak konusunda ısrarcı olarak gerek Taksim Meydanı için mücadelenin meşruluğunu gerek de AKP’ye karşı mücadelenin meşruluğunu yığınlara gösterebiliriz. “Taksim Meydanı işçilerin, emekçilerin meydanıdır.” demek mücadeleyi, ısrarı zorunlu kılar.
Gençlik Komiteleri, gençliği 1 Mayıs’ta Taksim için direnen, dövüşen Gençlik Korteji’ni sadece 1 Mayıs için değil, yılın her günü için büyütmeye ve teslim alınan iradeyi geri almaya çağırıyor.
Gençlik Komiteleri, adımları birlikte atmaya; gençliğin üzerine oturtulmaya çalışan gömleği yırtmaya çağırıyor.
Gençlik Komiteleri, tüm gençliği “Genciz, yoksuluz, yıkacağız!” demeye; direniş mevziilerine çağırıyor.
Gençlik Komiteleri’ne katıl, yıkalım tüm barikatları!
Taksim’de düşene dövüşene bin selam!
Gençlik Komiteleri