Merkez yön mü değiştirdi?

Erdoğan’ın “faizleri daha da düşüreceğiz” söylemleri altında, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) uyguladığı faiz oranları bir süredir artıyor. Bir müddet daha artmaya devam edecek. Peki, TCMB artık Erdoğan’a meydan okumaya mı başladı? Elbette hayır.

Zaten vaziyeti kurtarmak ya da bir süre daha idare etmek için gazete manşetlerine daha çok yansıyan politika faizini artırmamakta direndiler. En son yapılan 24 Eylül toplantısında da 200 baz puan artırarak %10,25’e çıkardılar ama o tarihte TCMB’nin fiilen piyasayı fonladığı faiz oranı zaten %10,69’du. Birden fazla faiz oranı uygulama seçeneği olan TCMB’nin politika faizinden ziyade Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyetine (AOFM) bakmak daha doğru bir gösterge sunuyor, hele de böyle dönemlerde. Bu ortalama fonlama faizi TCMB’ye de hem İsa’ya hem Musa’ya yaranma olanağı da tanıyor (bir yandan politika faizini artırmamış ya da az artırmış gibi görünüp diğer yandan fiili olarak faizi artırmış oluyor), tabii yerseniz!

Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi, Temmuz ortasına kadar %7’lerde olan ortalama fonlama faizi 16 Ekim itibariyle %12,26’ya kadar çıktı. Yani 22 Ekim’de yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısında 200 baz puan daha artırım yapılsa bile politika faizi ortalama faizin altında kalmaya devam edecek. Gösterge faiz (iki yıllık devlet tahvili faiz oranı) ise çoktandır %13’ü aşmış durumda, 13-14 arasında dolanıyor.

Son 3-4 ayda TCMB’nin fiilen uyguladığı faiz oranı neredeyse iki katına çıktı yani. Bunda da TCMB açısından temel bir yön değişikliği yok: Sermayenin dinamikleri ne gerektiriyorsa onu yapıyor. Bazen bu “gerekliliklere” çeşitli sebeplerle biraz daha geç tepki verip daha keskin kararlar alıyor, bazen daha erken davranıyor o kadar. Pandemi döneminde ekonomiyi ayakta tutmak için verilen teşvikler bütçe açığını artırıyordu. Ayrıca faizleri düşürerek kredi genişlemesine gidilmesi de başka etmenlerle birlikte (döviz rezervlerinin azalması, yabancı sermaye girişlerinin azalması ya da tersine dönmesi, ithalatın ihracat kadar azalmaması vb.) döviz fiyatlarını artırıyordu. Artan bütçe açığı ve döviz fiyatları faizlerin bu düzeyde sürdürülmesine olanak tanımıyor. Bir süre daha tanımayacak.

Diğer yandan, bu zorunluluğun, özellikle de erken seçim tartışmalarının yapıldığı bir ortamda, birtakım yan etkileri var: borçlanma maliyetlerinin artması, yatırımların ve tüketimin sınırlanması vb. Yani TCMB kararları ne yönde olursa olsun bir bedel ödemeyi gerektiriyor ve gerektirecek. Sermayenin ve hükümetin derdi bu bedeli emekçilere ödetmek, emekçilere düşense örgütlenerek bu eğilimi tersine çevirmek.