Yüz yetmiş dokuz işletmeden yaklaşık 150 bin metal işçisini ve işçi sınıfını ilgilendiren MESS Grup Toplu Sözleşmesi görüşmeleri başladı. Bu işçilerin yalnızca 11 bin işçinin Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi, 127 bin işçinin Türk Metal üyesi olduğunu hatırlatarak başlayalım. Türk Metal, Birleşik Metal ve Özçelik-İş ilk 6 ay için sırasıyla yüzde 29, yüzde 30 ve yüzde 31’lik teklifler açıkladılar. Birleşik Metal’i teklif açısından ayıran husus ise sonraki 6 aylık tekliflerinin diğer sendikalara nazaran daha yüksek olması, basıncı buradan kuracağını ifade etmesidir.
MESS ile yapılan ilk görüşmelerde MESS’in sözleşmeyi 3 yıllık yapmak istediği kamuoyuna açıklanmış ve metal işkolundaki bu üç sendika da en azından şimdilik 2 yıllık sözleşmede direteceğini ifade etmeye devam etmektedir. Bu teknik maddelerin detayını bitirirken, özellikle MESS görüşmeleri açısından önem ifade edecek tutumu, metal işçileri açısından direngen bir tutumu sergileme zorunluluğunu doğrudan ifade edebileceğimiz Birleşik Metal-İş’in Türk Metal ile arasında “sendikal rekabeti önleme” amacıyla imzalamış olduğu bir centilmenlik anlaşmasının olduğunu ifade etmek gerekir. Bu anlaşmanın yazılı ve sözlü niteliği itibariyle Birleşik Metal-İş, sarı gangster çete Türk Metal’in örgütlendiği fabrikalarda örgütlenme çalışması yapmamakta, halihazırda metal işçilerinin büyük çoğunluğunun Türk Metal’e üye olduğu düşünülünce Birleşik Metal-İş Sendikası aleyhine olduğu son derece açıktır. Her ne kadar Birleşik Metal-İş’e dair de eleştirilerimiz olsa da metal işçileri Türk Metal’e terk edilmiştir. Dolayısıyla hem üye sayıları arasındaki bu uçurum hem de Türk Metal ve Birleşik Metal-İş arasındaki bu ilişki MESS görüşmelerine açıklanan zam tekliflerine dahi bakıldığında yansımakta, Türk Metal’in tutumuna uygun konum alınmaktadır. Elbette ortada Türk Metal ve Özçelik-İş’in ciddi ağırlığı varken Birleşik Metal-İş’in tabandan da gücünü kuvvetini alamayacağı zamlar önermesini beklemiyoruz. Önerimiz, eleştirimiz başka…
DİSK’te son kongrede delegasyon sayısı da azaltılarak sendika genel merkez ve şube bürokratları dışında herhangi bir işçi temsiliyeti kalmadı. DİSK Genel Merkezi’nin son tahlilde TİSK programı etrafında tasarlandığını çokça belirttik, açıkladık ancak buraya son dönemde Nakliyat İş, Sosyal İş ve Birleşik Metal-İş’in herhangi bir ortak programları olmasa da muhalefet ettiği bir pozisyon vardı. Birleşik Metal-İş’in Kemal Türkler’e de atıfla DİSK Genel Başkanlığı’nın Birleşik Metal İş’te olması gerektiğine dair düşüncesiyle ortaya çıkan bir pozisyondu. Ne var ki bir koltuk verilerek Birleşik Metal-İş de DİSK Genel Merkezi’ne, TİSK programına dâhil edildi. Aidat yağmalarından yüksek maaşlara, DİSK’in TİSK ile birlikte gerçekleştirdiği etkinliklere kadar son derece açık görünen bu aşağılık ilişkiler dünyasına metal işçilerinin kavgacı karakterini ortaya çıkarmakla sorumlu Birleşik Metal-İş’in dâhil edilmesi Özgür Burak Akkollar için sevindirici, metal işçileri için üzücüdür. Son dönemde Birleşik Metal-İş’te bunun yansımalarını da görmekteyiz. Çorum’da Ekmekçioğlu, Konya’da Kentpar ve en son da Gebze’de fabrikada 2 gün işgal eylemi gerçekleştiren Mitsuba işçilerinin mücadelesi Birleşik Metal-İş tarafından soğurulmuş, bastırılmıştır.
MESS görüşmeleri asgari ücret görüşmeleri ile de çakışması itibariyle iktidar ve düzen muhalefetinin mücadele sahası olarak sert geçme potansiyelleri taşısa da yine tüm bu kirli ilişki ağları tarafından metal işçilerinin tabandan geliştirebileceği çıkışların bastırılma ihtimali açığa çıkmış durumdadır. İşsizliğin son derece yüksek olduğu, işçilerin yoksulluk cenderesinde çaresizlikle işlerine sarıldığı bu günlerde işten atılan Mitsuba işçilerinin işgal eylemine rağmen sendika genel merkezi tarafından Mitsuba işçilerinin mücadelesiyle bağdaşmayan geri bir tutum aldığı göz önüne alınınca metal işçilerini zorlu bir süreç beklediğini söyleyebiliriz. Sol kamuoyunun büyük çoğunluğunun da bu böyle değilmiş, direnişin talepleri karşılanmış ve işveren yazılı bir tutanakla sendikayı tanıyacağını ilan etmiş gibi davranması, işten çıkarılan işçileri zerre önemsememesi de bu kirli ilişki ağlarının nerelere dek uzandığını bir kez daha göstermiştir. Yine de tekrar etmek gerekirse, tüm bu koşullara rağmen 2 günlük bir fabrika işgali metal işçilerinin düzene ve temsilcilerine mesajıdır.
Metal işçilerinin safında yer alanların üzerine düşen görev ise son derece berraktır. Metal işçilerinin göstereceği her ileri tutumda yanlarında olanca gücümüzle durmak, onların güçlenebileceği olanakları yaratmak, olası ataklarında onlarla kol kola girmektir. İşçi sınıfı mücadelesinin en büyük taşıyıcılarından biri metal işçileridir. Masanın her iki tarafında da temsilcilerin büyük çoğunluğunun doğrudan MESS temsilcisi olduğunu açıkça vurgulamak, metal işçilerinin fabrikalardan şubelerine ve sendikalarının genel merkezlerine dek muhalefet etme olanaklarını artırma görevimiz devam etmektedir. Zira MESS’ten metal işçilerini uzun vadede tatmin edecek bir anlaşma çıkmayacağı kesindir.
*Bu yazı Komite Dergisi’nin Kasım 2021 tarihli 27. sayısında yayınlanmıştır.