Aliağa patronların çöplüğü olmayacak

Aliağa havzası her ne kadar ülke gündemine gemi söküm tesisine gelecek asbestli savaş gemisi ile girmiş olsa da, bu havzada senelerdir asbestli gemilerin sökülmesinin yanı sıra ülkenin önemli rafineri, petrokimya, demir-çelik, kâğıt, gübre, gemi söküm, akaryakıt ve gaz dolum, atık geri kazanım, enerji tesisleri, termik santraller gibi birçok işletme/şirket faaliyet gösteriyor. Bu faaliyetler sırasında başta işçiler olmak üzere havzada yaşayan halk ve çevre büyük zarar görüyor.

Aliağa havzası 1960 yılına kadar ekonomisini tarım ağırlıklı sürdürmekte iken 1961’de Ağır Sanayi Bölgesi olarak gelişen, 1970’li yıllardan itibaren hızla sanayileşen bölgedir. Aliağa’da gemi söküm faaliyetleri de bu sanayileşme süreci içerisinde 70’li yılların ortalarında başladı, ancak gerçek anlamda 1984’te dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın liberalleşme tedbirleri uyarınca hurda gemilerin ithalinin serbest bırakılması ile bugünkü durumunu aldı. 1970-80’lerde Güney Kore ve Japonya’nın öncülük ettiği gemi söküm sektörü günümüzde ise Asya ülkelerindeki gemi söküm tesisleri Avrupa Birliği’nin belirlediği çevre ve iş sağlığı kriterlerini karşılamıyor. Avrupa ülkelerinde hurdaya çıkarılan birçok gemi son yolculuğunu; ücretlerin düşük, işçilerin örgütsüz olduğu, işçi sağlığına ve çevreye önem verilmeyen,  dolayısıyla yüksek kârlar elde edilebilen, Türkiye’de gemi söküm ve geri dönüşümünün yapıldığı tek yer olan İzmir’in Aliağa ilçesine yaptırılıyor. Burada şu noktanın önemli olduğunu düşünüyoruz: Avrupa Birliği her ne kadar diğer ülkelerin belirlenen çevre ve iş sağlığı kriterlerini karşılamadığından bahisle Aliağa’ya hurdaya çıkan gemileri yolluyor olsa da Aliağa’da belirlenen kriterlere uyulup uyulmadığını denetlememektedir. Keza emek kamuoyu söküm firmalarının usulsüz işlemlerini duyurmuş olsa da Avrupa Birliği bu durumlara dair sessizliğini koruyarak, suça ortak olmaktadır.

Gemi sökümü; asbest gibi insan sağlığına zarar veren, çeşitli kimyasalların çevreyi kirletmesine neden olan, önlem alınmazsa her an iş cinayetlerinin yaşanabileceği tehlikeli sınıf kategorisinde bir sektör. Ancak bu tehlikesine rağmen Aliağa’daki gemi söküm tesislerinde mevzuata ve yasal düzenlemelere uygun olarak söküm işleminin yapılmaması ve denetimin yeterli olmamasının sebebi maliyetleri düşürmek ve daha fazla kâr elde etmektir.

Avrupa menşeili gemiler sadece  Avrupa Komisyonu Onaylı Gemi Geri Dönüşüm Listesi’ne giren tesislerde söküme gitmektedir. Bu listede yer alan tesislerin 8’i Aliağa’da bulunmaktadır. Liste sınırlaması getirilen 2018 yılından itibaren düzenli olarak AB sertifikası alarak listeye giren Aliağa gemi söküm firmaları artış göstermektedir. Bu da bizlere AB menşeili gemilerin söküm işlemlerini hatta dünya çapında söküm işlemlerini, Aliağa’nın yüklendiğini göstermektedir. Bu gidişatın devamı olarak da Türkiye ve dünya çevre mücadelesi ve halk sağlığına duyarlı çevrelerin gündeminde olan NAE Sao Paulo gemisinin bu listede yer alan Sök Gemicilik tarafından sökülecek olması kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Daha önce de aynı gemi Aliağa tersanelerinde sökülmek istenmiş ancak Türkiye ve dünya kamuoyu baskısı ve havzada yaşayanların vermiş olduğu mücadele ile gemi sökümü kararı iptal edilmişti.

Brezilya donanmasına ait ‘NAE Sao Paulo’ isimli uçak gemisi, Türkiye’deki gemi söküm tersanesi Sök Denizcilik tarafından satın alındı. Sao Paulo 31,5 bin groston tonajlı, 280 metre uzunluğunda ve 62 yıllık bir nükleer-askeri uçak gemisi. Bu gemide 900 tondan fazla asbest ve asbest içeren malzeme ile birlikte, sökümünde gerekli söküm ve bertaraf tedbirlerine uyulmayacak olması durumunda ortaya çıkacak tehlikeli kimyasal bileşikler ve kirleticiler, ağır metaller, ağır yağlar, dioksinler, furanlar ve nükleer bulaşlar söküm yapan işçilere, bu işçiler tarafından ailelerine, sökümün yönetmeliğe uygun havuzlarda yapılmaması nedeniyle denize, hava ile tüm Aliağa ve yanı sıra yerleşim çevrelerine yayılacaktır. Tüm bunların Aliağa havzasında çok uzun yıllar etkileri devam edecek çevre kirliliğine ve dolayısıyla halk sağlığına zararlı etkileri olması kaçınılmazdır. Hâlihazırda gemi söküm tersaneleri öncelikli olmak üzere diğer sanayiler tarafından yıllardır havzaya yayılan asbest, kimyasallar ve ağır metaller nedeniyle havzada kanser nedeniyle ölüm vakaları yüksekliği Türkiye’de ilk sıralardadır. Bu havzada hamileliklerde düşük oranı yüksek olup belirtilen savaş gemisinin gelmesi tablonun daha da kötüleşmesine neden olacaktır.

İnsanlara ve doğaya bu denli zarar verecek bir gemi söküm işleminin gerçekleşmemesi için sendikaların, demokratik kitle örgütleri ve çevre hareketlerinin birlikte yürütmüş olduğu mücadele sonuçsuz kalmayarak Çevre Bakanlığının geri adım atmasını sağladı. Bakanlık, 26 Ağustos’ta yayınladığı basın açıklaması ile geminin Türkiye karasularına giriş iznini iptal ettiğini duyurdu. Geminin Aliağa’ya getirilmesi kararı şimdilik rafa kalkmış olsa da yarın tekrar gündeme getirilmesi kuvvetle muhtemel. Dolayısıyla biz işçilerin, emekçilerin kararlı duruşunu bozmadan, tehlikeli ve sağlıksız koşullarda gemi sökümüne karşı gür bir sesle itiraz ederek, gemi söküm işçileri arasında sendikaları DGD-SEN ile örgütlenmeye devam edeceğiz. Aliağa halkının çevre hakkının korunması ve verdikleri mücadelenin büyümesi için yan yana olacağız.

*Bu yazı Komite Dergisi’nin Eylül-Ekim 2022 tarihli 31. sayısında yayınlanmıştır.