Komite Dergisi Sayı 35 Çıktı: Emperyalizm ve Yeni Sömürü Rejimi

Komite Dergisi yeni formatıyla yayınladığı ikinci sayısıyla karşınızda. 21. Yüzyılda sosyalist kuramın siyasi pratiğimizi koşullandıran veçhelerini daha analitik bir biçimde ele almak ve bu tartışmaları dergiyi dağıttığımız dostlarımızı da aşan bir yaygınlıkla gerçekleştirmek amacıyla çıktığımız yolculukta bu sayıyı temel önemde bir konuya ayırdık: Emperyalizm. Güncel emperyalist ilişki ağını ve sistemi doğru analiz etmenin bugün Türkiye’de proleter devrimci bir iktidar stratejisi çizmek açısından kilit önemde olduğu kanısındayız. Bununla birlikte ne yazık ki emperyalizm konusunda son dönemde büyük bir kafa karışıklığı ortaya çıkmıştır. Türkiye dışında tartışmaya baktığımız zaman, ulus devletleri analiz birimi olarak almanın tarihsel materyalist yöntemle bağdaşmayacağından başlayarak, emperyalizmin bir analiz kategorisi olarak bilimsel sosyalist kavram kutusundan dışlanmasına kadar reddiyeci tutumlar, iyi emperyalizm kötü emperyalizm ayrımları gibi lafazanlıklar, emperyalist ülke, emperyalist baskı altındaki ülke ayrımları tartışmalarında da içinden çıkılmaz gibi görünen kavram karmaşaları görüyoruz. Türkiyede ise kimi beylik analizlerin tekrarı dışında, dışardaki bu kafa karışıklığının yansımaları vardır.

Bir yandan analitik bir kategori olarak faydası tartışılan, bir yandan Marksist kavram setlerinden dışlanmaya çalışılan, öte yanda ise kavramların hangi birimleri imlediğine dair ortaklık olmayan bir terimin günümüz sınıf ilişkilerinin analizinin tümden dışına atılması şaşırtıcı değildir. Ama biz emperyalizmi, emperyalist sistemi görmeye dair bu isteksizliğin basitçe kuramsal bir tartışma olduğu kanısında değiliz. Açıkçası bu kavramı sınıf devrimcilerinin hafızasından silmeye dönük bilinçli bir çaba vardır. Bu çabanın varlığı kavram üzerindeki tartışmaları anlamsız ya da yararsız kılmaz ama bunun farkında olmadan da bu tartışma yapılamaz. Bu bilinçle, sayıda yazı belirlerken ve çeviri seçerken bir yandan bu geniş tartışmayı olabildiğince okuyucuya yansıtmaya çalıştık, öte yandan emperyalizm olgusunun tarihsel materyalist analiz açsından önemini sorunsallaştıracak tartışma ve metinlerden uzak durduk.

Bu sayıda tabi her şeyden önce Lenin’in emperyalizm kuramına katkısını ve bu katkının günümüzdeki emperyalizm tartışmaları bakımından önemine değinen bir yazıya yer veriyoruz. Aynı zamanda güncel bir antiemperyalist siyasal hattın güncel emperyalizm tartışmalarından hareketle ne şekilde inşa edilebileceği etrafından tartışan bir yazıyı da okuyucuyla buluşturuyoruz. Bir önceki sayımızda eğildiğimiz Anadolu’daki küresel fabrikanın Türkiyenin emperyalist sistemle entegrasyonundaki belirleyici rolü nedeniyle neoliberal dönemin küresel fabrikasının emperyalist sistemdeki yerini değerlendiren bir yazıya, hem bu konunun bizim mücadele stratejimizdeki önemi hem de fikri takip açısından yer verdik. Biraz da alışıldık orta sayfa yazıları gibi düşündüğümüz bir metinde de Holdingci Güçler ve antiemperyalist siyaset arasındaki ilişkiyi irdeleyerek bu noktadaki güncel görevlerimizi tanımlamaya çalışıyoruz.

Emperyalist sistemle Türkiye Cumhuriyeti egemen sınıfının yakın ilişkisi üzerinden yüzyıllık ülke tarihini anlatmaya çalışan bir yazının yanı sıra, Soğuk Savaştan itibaren ülkedeki sendikal harekete musallat olmuş emperyalist merkez kaynaklı yönlendirme çabalarını irdeleyen bir yazıya da yer verdik. Enternasyonal işçi dayanışmasını çürütmeye dönük bu çabalar son dönemde dünyada da çok tartışılmaktadır. Bunların yanı sıra iki tane de çeviriye yer verdik. Her çevirinin başında bir sunuş yazısı var. Emperyalizme dair güncel tartışmaları okuyucuya aktarmak amacıyla yer verdiğimiz bu çevirilerin özellikle benimsediğimiz fikirler içerdiği düşünülmesin diye böyle yapmayı tercih ettik. Cllaudio Katz’ın yazısı altemperyalizm konusuyla alakalı, John Bellamy Foster ise emperyalizm kavramının kuramsal ve politik faydasını sorgulayan yaklaşımların iyi bir özetini vermiş.

Biz bugünün devrimci faaliyetinin peşindeyiz; kendimizi ve Anadolu’daki küresel fabrikanın hakikatinin çürümüşlüğünü değiştirecek devrimci faaliyetin demiştik geçen sunuş yazısında. Bugünün devrimci faaliyeti, sağlam bir tarihsel materyalist analize dayalı bir antiemperyalizm hattına yaslanmadan hayata geçirilemez. Özellikle yaşadığımız coğrafyanın dayattığı tarihsel zorunluluk budur, Türkiye devrimi zorunlu olarak Orta Doğu’daki siyasal ilişkileri kökünden sarsacaktır. O yüzden emperyalizmin açık av sahası olan bu bölgede antiemperyalist muhteviyatı zayıf ya da hatalı analizlere dayalı bir siyasi hatla ilerleyemeyiz. Bu sayının emperyalizm konusunu faydalı ve ufuk açıcı biçimde tartışan pek çok yayının birisi olmasını ve bu konuda genel bir tartışmayı da tetikleyebilmesini umuyoruz. İyi okumalar.