Emeğin gündemi

Amazon köleliğine karşı direniş her yerde

Amazon Türkiye deposu olarak hizmet veren taşeron Ceva Lojistik’te işçiler “hapishane”
koşullarında çalışmaya isyan ederek bağımsız sendika DGD-SEN’de örgütlenmeye başlamıştı. Amerika başta olmak üzere çoğu ülkede amazon işçileri bir yandan bağımsız sendikalarda örgütleniyor, bir yandan kölelik koşullarına karşı çeşitli fiili eylemliliklerini sürdürüyor. Kocaeli/Gebze Tavşanlı deposunda da DGD-SEN öncülüğünde başlayan sendikal örgütlenme sonucu Amazon patronları yine “anayasal” haklarını kullanan işçileri cezalandırdı, sendikadan istifa etmeleri için baskı, sürgünle tehdit ve nihayetinde işten atma saldırısı ile öncü işçileri işten attı. DGD-SEN ve Amazon işçilerinin ise bu saldırılara cevabı
net oldu: “Amazon depo işçilerine uygulanan sürgün, mobbing ve işten atma tehditleri son bulmadıkça kapınızdan ayrılmayacağız.”

İş tanımı belirsizliği, depo şefinin 1700’lerde hapishaneleri gözetlemek için inşa edilen panoptikon diye adlandırılan modele benzeyen bir gözetleme kulesi ile sürekli işçileri tepeden izlemesi, Opex adı verilen ekiplerin işçilerin her anını yakın takibe alarak on saniyelik beklemenin dahi tutanakla cezalandırılması, her molada hamile işçilerin dâhil X-RAY cihazından geçmeye zorlanması, düşük ücretler ve yoğun performans baskısı… İşçilerin her türlü anını ve hakkını gasp etmek üzerine kurulu distopik bir düzen gibi görülse de Kocaeli’de bulunan Amazon deposunda çalışma koşulları bu şekilde. Amazon depo işçileri aylardır bağımsız sendika DGD-SEN’in depo içinde örgütlenmesini yoğun bir emekle sürdürüyor. Depo önündeki uyarı eylemleri ile Amazon patronlarını ve patron temsilcilerine her türlü saldırıya karşı direnmekten bir adım geri durmayacaklarını göstermeye devam ediyorlar.

ETF Tekstil işçileri 7/24 direniyor

İstanbul Tuzla’da bulunan, Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Sanem Dikmen’in sahibi olduğu ETF Tekstil fabrikasında çoğunluğu kadın işçilerden oluşan 300’e yakın işçi “fabrika kapanıyor” denerek tazminatları, ikramiyeleri ve içeride kalan hakları gasp edilmeye çalışılıyor. İşçiler fabrika önünde 7/24 direnişlerini sürdürerek, fabrika içindeki malların Sanem Dikmen tarafından çalınmasına engel oluyor ve tüm haklarını alana kadar da pes etmeyeceklerini vurguluyor.

ETF Tekstil fabrikasında “kadın istihdamı” adı altında işe alınan yüzlerce kadın hiçbir hakları ödenmeden işten atıldı. 8 Mart’larda “kadın hakları savunucusu” olarak poz veren Sanem Dikmen, yıllardır emeklerini sömürerek zenginleştiği kadınları kazanılmış haklarını dahi ödemeden fabrikayı boşaltıyor. Ekonomik nedenlerden ötürü fabrikanın kapanacağı duyurulmasına rağmen herhangi bir iflas başvurusu bulunmadan başka bir firma ismiyle devam ettiği biliniyor. Sanem Dikmen bir süre önce verdiği bir röportajda “siparişleri karşılayabilmemiz için kapasite arttıracağız” demişti. Fabrikanın kapanması üzerine kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve içeride kalan ikramiyelerini soran işçilere verilen cevap, haklarını kuruşu kuruşuna alacakları olmasına rağmen arabulucu görüşmesinde sadece kıdem tazminatlarının yüzde 70’ini ödeyebilecekleri söylendi. Ancak işçilerin hesaplarına göre ödemek istedikleri tutar kıdem tazminatlarının yüze 40’ına tekabül ediyor, bu yüzden işçiler bu gaspı kabul etmeyerek direniş yolunu seçti.

DERİTEKS Sendikası öncülüğünde direniş gerçekleştiren işçiler, Sanem Dikmen’in kızı Ece Dikmen’in fabrika içindeki malları çalmaya çalışmasına izin vermedi. Bunun üzerine fabrikaya çevik kuvvet girerek direnen işçilere saldırarak işkenceyle gözaltına aldı. İkinci polis saldırısı da 25 Ağustos sabahı fabrikada gece nöbetinde olan işçilere oldu. Ancak tüm bu saldırılara rağmen ETF işçileri dimdik ayakta, hem fabrika önünde 7/24 nöbet tutuyor hem de üretim yaptıkları Colombia, Armani, Levi’s, Nike, Adidas, Mavi, KAFT, Lee, Golden Point, Skechers gibi dev markaların mağazalarına giderek boykot çağrısı yapıyorlar.

CHP’li Belediyelerde işçi düşmanlığı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi(İBB)’nde işçiler güvenlik soruşturmaları bahane edilerek Kod-42(iş sözleşmesi yapıldığı sırada gerekli vasıflara sahip olmadığı halde işçinin işvereni yanıltması) maddesiyle işten çıkartıldı. İktidarın hedef göstermesi ile başlayan cadı avı ardından aralarında KHK’li akademisyenlerin de olduğu işçiler, hiçbir hukuki dayanağı olmadan devam eden veya sonuçlanan davaları olduğu için işten atıldı. Süleyman Soylu’nun CHP’li belediyeleri hedef alan söylemleri ve İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan soruşturmalar bahane edilse de, işçilerin güvenlik soruşturmaları ile işten çıkartılması direkt olarak belediye yönetiminin yetkisi dâhilinde. Ekrem İmamoğlu ve CHP yönetimi, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim vaadleri arasında yer alan “Barış akademisyenlerini işlerine iade edeceğiz” söylemlerinin gerçeği yansıtmaktan ne kadar uzak olduğunu kanıtlar şekilde OHAL rejiminin açlığa ve güvencesizliğe terk ettiği insanları bir kez daha damgaladı. İşten atılan işçiler ise 28 Temmuz’dan beri Saraçhane Parkı’nda süresiz oturma eylemi başlatarak, işten atılan herkesin koşulsuz işe iade edilmesini, İmamoğlu’nun kamuoyu önünde işçilerden özür dilemesini ve İBB’de sürdürülen güvenlik soruşturması kaynaklı mobbingin ve işten atmaların son bulmasını talep ediyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi (İZBB)’nde ise Evde Sağlık ve Bakım biriminde taşeron olarak çalışan 31 işçi, taşeron firmanın ihale değişim sürecinde bir buçuk ay evlerine gönderildi. İşçiler yeni firma geldikten sonra işlerine devam edecekleri vaadiyle oyalandı ancak yeni firmanın gelmesi ile birlikte bir whatsapp mesajı ile işten çıkartıldı. İşten çıkartılmalarının ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi Ek Hizmet Binası önünde 24 Temmuz’da direnişe başlayan işçiler de; atılan tüm işçilerin işlerine iade edilmesini ve belediye içindeki taşeron çalışma sisteminin son bulmasını talep ediyor. Tunç Soyer ve İZBB yönetimi ile gerçekleştirilen görüşmelerde işe iadeye dönük sözler verilse de beş senedir belediyeye bağlı taşeron firmada çalışan işçiler, aralarındaki “yoğun akrabalık bağı” bahanesiyle işe iade edilmedi. İZBB’nin halka açık meclis toplantısına belediye yetkilileri tarafından darp edilerek alınmayan işçiler, direnişlerinin 15. gününden itibaren polis engeliyle karşılaştı. Direnişin 24.gününde İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri yürütmesinin garantörlüğünde Tunç Soyer’le yapılan olumlu görüşme sonucunda direnişlerini sonlandırarak tüm işçilerin işbaşı yapana dek verilen sözün takipçisi olacaklarını duyurdular.

Şişli Belediyesi direnişi ise yaklaşık üç senedir devam ediyor olmasına rağmen sosyalist kamuoyu ve CHP yönetimi tarafından hala görmezden geliniyor. Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in belediye içinde örgütlü olan DİSK Genel-İş Sendikası’nı işveren yanlısı şekilde dizayn etme üzerine bu duruma karşı gelen işçiler fişlenerek işten atıldı. Atılan 4 işçi hukuki mücadelelerini sürdürmenin yanı sıra İstanbul’da Şişli Belediyesi önünde çadır kurarak direnişe başladı. Direniş artık Ankara CHP Genel Merkez Binası önünde devam ediyor. İşçiler neredeyse her gün CHP Genel Merkezi önünde polis saldırısına uğruyor ancak
ne CHP yönetimi ne de DİSK Genel-İş Sendikası, işe iade davalarını kazanmalarına rağmen işe iade edilmeyen işçiler için somut bir adım atıyor. CHP, işçileri açlıkla sınamak ya da cezalandırmakla kalmayıp burjuva düzeninde ezenlerin safında durduğunu açıkça gösteriyor.

Bizim adalet umudumuz Millet İttifakı iktidarınızda değil, işçilerin, ezilenlerin, birleşik, örgütlü gücündedir. Ve direnen işçiler mutlaka kazanacak!

*Bu yazı Komite Dergisi’nin Eylül-Ekim 2022 tarihli 31. sayısında yayınlanmıştır.