İzmir Yerel Seçimlerine Dair Tavrımız

Kendi sosyal/politik yapısı nedeniyle Kemalistlerin kalesi olarak bilinen laik İzmir yeni bir seçim dönemine alışılmış “tekrar” beklentisiyle giriyor. Son dönemde İzmir, kendi özelinde yoğun rant pazarlıklarının döndüğü, aday belirleme sürecine iktidar ilişkilerinin dahil olduğu bir atmosferde gerçekleşti. Sancılı bir aday belirleme süreci geçiren CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, kurduğu ittifak ilişkileri sonucunda Tunç Soyer oldu. Bu ittifak ilişkisi kendi içinde karışıklık yaratmasına yol açsa da İzmir’in yapısı gereği, sonucun pek değişmeyeceği öngörüsüyle hareket ettiğimizde seçim, birkaç ilçe belediyesi haricinde CHP adaylarının kazanımıyla sonuçlanacak gibi görünüyor. Diğer bir yandan Cumhur ittifakı’nın da son dönemde yaptığı çalışmalarda İzmir merkezi dışında kalan bazı ilçeleri tekrar kazanmaktan başka yapabileceği çok bir şey olmaması, düşük profilli aday göstermesinden anlaşıyor. Yine de iktidarın temsilcisi olarak Cumhur İttifakı’nın geriletilmesi, zayıflatılması; her türden halk mücadelesinin başarılı ve etkili bir biçimde örgütlenebilmesi, mücadelenin kalıcı olabilmesinin koşuludur.

Bu anlayışla İzmir özelindeki temel yaklaşımımız; Cumhur İttifakı adaylarının “kazanmamasına” katkı sağlamaktır. Tabii ki bunu yaparken CHP’nin kuyruğuna da takılınmamalıdır. Bugün yapılması gereken bütün zorluklara, olumsuz koşullara, dağınıklık, örgütsüzlük ve belirsizliklere karşın sol; kendi zayıflığının farkında olup kendisini yerellerden yeniden inşa etmenin önemini kavramalıdır. Faşist eğilimlerle en etkili mücadele, bu seçim döneminde rejim eleştirisi yaparak baskıcı, çürümüş ilişkilerin hâkim olduğu düzeni eleştirerek daha eşitlikçi ve özgür bir toplumun gerekli olduğu fikrinin oluşturulmasıyla mümkündür.

Sol, gerçek demokrasinin kurucu gücü olarak toplumun geniş kesimlerinde gerçek demokrasi özlemini yaratmalıdır. Bunu da yaratmanın tek yolu, sosyalist ilkelerle bulunduğu her alanda mücadeleyi yükseltmek ve yeni alanlar açarak politik üretimi sürekli hale getirmektir.

Seçimler halkımızın siyasete kulak kabarttığı dönemlerdir, böyle dönemleri kendi içimize kapanarak geçiremeyiz. Yukarıda da değindiğimiz gibi sokağa çıkmalı, devrim ve sosyalizm fikrini halkla buluşturmalıyız. Saray’ı halk gözünde mahkum etmek, geriletmek ve mahalli idarelerde güçlenmesinin önünü kesmek başlıca siyasal hedeflerimizdendir. Aynı zamanda toplumsal karşılığı gerileyen solu yeniden bir güç olarak inşa edebilmek için bu seçim olanağından da yararlanmak gerekir. Nisan geldiğinde; yeni bir özgüven ve kudretle devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltebilmek için.

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz.

İsyan, Devrim, Özgürlük